1973 DÜNYA PETROL KRİZİ,
BORÇ KRİZİ, 1980'ler STAGFLASYON YILLARI ve
24 OCAK 1980 KARARLARI
TÜRKİYE EKONOMİSİ
Türkiye
ekonomisi genelde fiyat mekanizmasına dayalı olmakla birlikte yoğun devlet
müdahalelerine de maruz kalmıştır. 1923-1929 yılları arasında liberalizm
uygulaması ( 1929’a kadar gümrük egemenliğini alamadığı için), 1930’lardan
itibaren kalkınma amaçları ve Dünya Depresyonu’nun etkileri nedeniyle devlet
müdahalelerinin yoğun olduğu görülmektedir.
II.Dünya Savaşı nedeniyle müdahalelerin kapsamı genişletilmiştir (Kazgan
Gülten, “Türk Ekonomisinde 1929-35 Depresyonu, Kapital Birikimi ve Örgütleşmeler”-
Atatürk Döneminin Ekonomik ve Toplumsal Sorunları Semineri, İİTİA Mezunları
Derneği, İstanbul 1977, s.244)
1950’li
yılların başında iktidar değişikliği ülke iktisat politikaları uygulamalarına
da değişiklik getirmiş, liberal bir politika uygulanmış, dış ticarette
uygulanan liberasyon rezervlerin erimesiyle sonuçlanmış, devlet alt yapı
yatırımları ve tarımsal destekleme politikaları, ücret politikaları, iktisadi
devlet teşekküllerinin düşük fiyat politikalarının bütçeye yansıtılması
nedeniyle ortaya çıkan enflasyon ve ödemeler dengesi problemleri oluşmuş ve ilk
defa IMF ile Türkiye 1958 İstikrar
Tedbirlerini uygulamıştır.
1963 yılı Türkiye ekonomisinin PLANLI
KALKINMAYA geçtiği ve kalkınma amaçlarına ulaşmada kaynak gereksinimini daha
uygun koşullu kredilerle sağlama gayretleri içinde olduğu dönemin başlangıcıdır.
Birinci ve ikinci planlar; 1963-1977, I.Plan 1963-1967, II.Plan 1968-1972 yıllarını kapsamaktadır.
III. BYKP ise 1973-1977 yıllarını içermektedir. I.,II.,ve III.BYKP’ndan oluşan
perspektif planda hedeflenen gerçekleşmeler hemen hemen tutturulmuştur. ( Nazif
Kuyucuklu, Türkiye İktisadı,
2.baskı, Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş, 1986, s.207)
PETROL KRİZİ
OPEC
ülkelerinin 1973’te petrol fiyatlarında yaptığı fahiş yükselme, petrol
sektörler için girdi olduğundan bütün dünyada ve bizim ülkemizde de fiyatlar
genel seviyesinin hızla yükselmesine, dış ticaret hadlerinin aleyhimize
gelişmesine, dış açığın hızla büyümesine neden olmuştur.
Dış ticaret
açığı bir süre için birikmiş döviz rezervleri, işçi döviz transferleri ve dış
yardımlarla, 1975’ten itibaren izin verilen kısa vadeli krediler ve DÇM’lerle
karşılanmıştır. Bu nedenle 1976’ya kadar
İTHALATA DAYALI YÜKSEK BÜYÜME hızının devam ettirilmesi mümkün olmuştur.
Dış açığın
kapatılması yönünde tedbirler alınmaması, enflasyonun önlenememesi, denge kur
izlenmemesi, ihracatın arttırılamamış olması, 1977’den itibaren ağırlıklı
olarak döviz gelirleri yetersizliği yaşanması üretim ve yatırımların
yavaşlamasına, GSMH’nın 1977’de % 5 ve 1978’de % 3.0 büyümesinin nedeni
olmuştur. (https://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/1a06014d-9d2e-4eea-9dd7-f43ab5fa438a/1978_Yillik_Rapor.pdf?MOD=AJPERES&CACHEID=ROOTWORKSPACE-1a06014d-9d2e-4eea-9dd7-f43ab5fa438a-mh5x5G7, s.28), (https://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/fd5e96d0-df48-4212-8994-59c66bf50ec2/1977_Yillik_Rapor.pdf?MOD=AJPERES&CACHEID=ROOTWORKSPACE-fd5e96d0-df48-4212-8994-59c66bf50ec2-mh5x3rT, s.40).
Bu dönemde
enflasyon da artmış, 1971-1976 döneminde yıllık
fiyat artışları % 20.4 olmuştur. (Mükerrem Hiç, Türkiye Ekonomisi Analizi, İstanbul Üniversitesi Yayın
No:2665,İktisat Fakültesi yayın no: 454, Güryay Matbaacılık 1980, s.21
Diğer
yandan 1973 ve onu izleyen 1977 genel seçimlerinde hiçbir siyasal parti
çoğunluğu sağlayamamış, İSTİKRARSIZ KOALİSYONLAR DÖNEMİne girilmiştir. Muhtıra
sonrası dönemin ezmek istediği sol görüşleri savunan bir partinin ötekilerden
daha çok desteklenmesi, ordunun artık siyaset dışı kalma kararını
kesinleştirmişti.
1974’te ECEVİT-ERBAKAN
HÜKÜMETİ kurulmuş, FİYAT ARTIŞLARI VE GELİRİN ADİL DAĞILIMI, SOLCU VE SAĞCILAR
İÇİN GENEL AF konuları gündemi
oluşturmuştur. Bu dönemde ortaya çıkan KIBRIS SORUNU ve sorunun Hükümet
tarafından ele alınış tarzı halk tarafından olumlu karşılanmış, 1973 yerel
seçimleri Cumhuriyet Halk Partisi’nin oylarının artmış olduğunu göstermekteyken
buna Kıbrıs başarısı da eklenmiştir. ECEVİT‘in KOALİSYONLA TERS DÜŞTÜĞÜ İÇİN
İKTİDARI BIRAKMASI, diğer partilerle yeni hükümetlerin kurulamaması, CUMHURBAŞKANI’NIN KONTENJAN SENATÖRÜ SADİ IRMAK’I HÜKÜMET
KURMAYLA GÖREVLENDİRMESİNE, kurulan
hükümetin uzun dönem iş başında kalmasına yol açtı. (Emre Kongar, 21.Yüzyılda Türkiye-2000’li Yıllarda
Türkiye’nin Toplumsal Yapısı, Remzi Kitabevi, Nisan 1998, s.185)
1977
seçimleri hiçbir partinin tek başına iktidara gelememesine, en çok oyu alan
Ecevit’in azınlık hükümeti kurmasıyla sonuçlanmıştır. Parlamento dışından,
işçi-işveren kesiminden destek almasına rağmen
meclisten güven oyu alamadığı için
Demirel, Milli Selamet ve Milliyetçi
Hareket Partileriyle II. Milli Cephe Hükümeti’ni kurdu. Koalisyon hükümetinin
tutarlı politikalar izleyerek siyasi ve ekonomik çözümler üretememesi,
enflasyon artış hızının azaltılamaması, 1977 yılında II.Milliyetçi Cephe
Hükümetinin düşürülmesine, CHP’nin tekrar bir koalisyon hükümeti kurmasıyla
sonuçlanmış, BU DÖNEMDE SAĞ VE SOL TERÖRÜN ARTTIĞI (1979 Abdi İpekçi cinayeti,
.. Temmuz 1980 Nihat Erim suikasti gibi, daha birçoğu).
KOALİSYON ahenkli
götürülemediğinden 14 EKİM 1979’DA Ara Seçim Sonuçları, TÜSİAD’IN TEPKİSİ, ECEVİT’İN
SEÇİMLER sonrası istifa etmesine yol açmıştır.( Emre Kongar, s.187).
Çeşitli iç
ve dış nedenlerle 1974 yılından beri devam eden sıkıntılar 1978 YILINDA KRİZ
BOYUTUNA ulaşmış, Türkiye vadesi gelen dış
borçlarını ödeyemez hale gelmiştir.
İKİNCİ
PETROL ŞOKUnda ülkenin petrol dış alımına ödenmesi gereken döviz miktarı hızla
artmıştır. Ülke döviz darboğazına daha önceden girdiğinden, III.BYKP’nın son
dönemlerinde kalkınma hızı düşük olmuştur. Petrol fiyatlarında yeniden meydana
gelen artışla, ülkenin sadece petrol ithaline ödediği döviz 1978’de 1.3 milyar
$’dan 1979’a 1.7 milyar $’a yükselmiştir. İ
HRACAT 1978
VE 1979’DA 2.3 MİLYAR $ OLARAK PETROL İTHALATINI ANCAK KARŞILAYABİLİR DÜZEYDEDİR. 1980’de ise
dış satım/ İHRACAT PETROL İTHALATINI KARŞILAYAMAMIŞ, dövizin piyasa fiyatı
hızla yükselmiş, DÖVİZ DARLIĞI; SANAYİ
HAMMADDESİ, ARAMALLAR, BELİRLİ TARIM GİRDİLERİNİN VE TÜKETİM MALLAR İTHALATININ
YAPILAMAMASINA NEDEN OLDUĞUNDAN fiyatlarının aşırı şekilde yükselmesine yol
açmış, BU GİDİLERİ KULLANAN FABRİKALARIN DÜŞÜK KAPASİTE ÇALIŞMALARINA VEYA
ÇALIŞMALARINI DURDURMALARI TEHLİKESİNE YOL AÇMIŞTIR.
Maliyetlerin
yükselmesi, sanayide üretim sıkıntılarına rağmen piyasanın emisyon ve krediyle beslenmesi satın alma gücünü
yükseltmiş, iç fiyatların yüksekliği ihracatı olanaksız hale getirmiş, dış
ödeme kaynakları tükenmiş, “DEVLET 70
CENT’E MUHTAÇ KALMIŞ”tır. ÖDEMELER DENGESİ BOZULMUŞ, DIŞ BORÇ SERVİSLERİ
YAPILAMAZKEN HAMMADDE VE ARAMAL YOKLUĞU KAPASİTE KULLANIMININ DÜŞMESİNE, İŞSİZLİK
DÜZEYİNİN ARTMASINA NEDEN OLMUŞTUR .
Ekonomide krize dönüşen gelişmeler 1978 ve 1979
önlemlerine, IMF ile stand-by’a gidilmesi doğrultusunda İstikrar
Programları ilanına neden olmuştur. (İlker Parasız, Para
Politikası-Türkiye Uygulaması, Ezgi Kitabevi Yayınları,Bursa 1998, s.176)
İç terörün ülkeye hakim olduğu bir durumda Demirel
yeni hükümeti kurmuş ve 24 OCAK 1980 KARARLARI olarak bir gurup
radikal önlem hayata geçirilmiştir.
“24 Ocak 1980 KARARLARI” NA GİDİLMESİ
1980
Darbesi öncesi Demirel’in “ 70 CENTE MUHTACIZ” şeklinde bir-iki kelimeyle tanımladığı Türkiye
ekonomisinin durumu.... 24 Ocak Kararları bir istikrar tedbiri.. TÜRKİYE, 70 CENT’E MUHTAÇ.. dövize ihtiyaç var, enflasyon almış
başını gidiyor, ihracat yapılması gerek.. Kaynak gereksinimi ( döviz) ve enflasyon nedeniyle Türkiye IMF’yle istikrar
tedbirlerine gitti..
TÜRKİYE’Yİ BU DURUMLARA NE GETİRDİ ?
70 CENTE
MUHTAÇ hale gelme, tabii ki ekonomideki siyasal-sosyal-ekonomik gelişmeler,
politika hataları yanında asıl KONJONKTÜRDEN kaynaklanıyor.. Türkiye
gibi daha birçok kalkınma çabasındaki ülke de aynı duruma düşmüştür.
Petrol
ihracatçısı ülkeler organizasyonu OPEC üyeleri,
petrol fiyatlarını dolarla belirlemiş, Arap-İsrail Savaşı/ “Yom Kippur
Savaşı” sonrası OPEC, 1973’te petrol fiyatlarını 4 kat arttırmış (John
Williamson and Chris Milner, The World
Economy-A Texbook in International Economics, Harvester Wheatsheaf, 1991 ,
p.11 9), 1979’da tekrar yükseltmiştir. (Miltiades Chacholiades,
International
Economics, McGraw-Hill, 1990, p.204)
Petrol fiyatlarının yükselmesi, dünya
mal-hizmet fiyatlarında yükselmeye,
yüksek enflasyonlara yol açmıştır.
Gelişmiş ülkelerin enflasyonla mücadele politikaları FAİZ ORANLARININ YÜKSELMESİNE neden olmuş,
BORÇLU ÜLKELERİN BORÇ FAİZ ÖDEMELERİ/ BORÇ SERVİSLERİ ( Dünya faiz oranlarına
dayandığından) AĞIRLAŞMIŞTIR.
Yüksek
enflasyonların düşürülmeye çalışılması da resesyon, dolayısıyla işsizliğe de
yol açmıştır.
Dünya’da
gelişmiş ülkelerde de 1980’Lİ YILLAR
YÜKSEK ENFLASYON VE AYNI ZAMANDA RESESYON YILLARI olarak yer almış, STAGFLASYON
/ enflasyon ve resesyonun birlikte yaşandığı yıllar olmuştur.
Kalkınma
çabası içinde borçlanan gelişen ülkeler, 1975’te yaptıkları gibi 1980-82
resesyonunda borçlanmayı denemişler
fakat yüksek borç düzeyleri ve
resesyonun uyardığı borç-servis kapasitelerindeki düşme ( üretim ve gelir
düşmesi), 1982 Ağustos’unda başlayan
“BORÇ KRİZİ” ‘ni üretmiştir. (John Williamson and Chris Milner, p.12)
BORÇ KRİZİ
1970’li
yıllarda petrol fiyatları hızla yükseldiğinde bir petrol ihraç eden ülke olan
Meksika’nın da gelirleri hızla yükselmiştir. Meksika iç harcamalarını da hızla
arttırmış, büyük dış açıklar yönetmeye başlamıştır. 1982 ile birlikte
Meksika’nın borçları gayrısafi milli hasılasının % 50’sine, 82 milyar dolara
ulaşmış (Rudiger Dornbusch and Stanley
Fischer, Macroeconomics, fifth
edition, McGrav -Hill, 1990, p.762) ,
bir petrol ihraç eden ülke olan Meksika’ya bankalar borç vermekte istekli
olmaya devam ettiklerinden Meksika’nın dış borçları hızla yükseliş göstermiş,
dış borçları üzerinden ödediği faiz yükü dünya faiz oranlarında meydana gelen
yükselme nedeniyle artmıştır.
13 Ağustos
1982’de Meksika Maliye Bakanının Washington’da hükümetinin orijinal ödeme planı
(kontrat) doğrultusunda borç servisini devam ettiremeyeceğini beyan etmesiyle
kriz patlak vermiştir.( Jeffrey D. Sachs
and FelipeLarrin B., Macroeconomics In
The Global Economy, Harwester Wheatsheaf, 1993, p.690)
BORÇ KRİZİNİN İKİ YÜZÜ
Dünya
borçlarının; borç alan ve borç veren olarak iki yüzü mevcuttur. Bu nedenle borç
krizi, geri ödemeleri yapılamayan yüzlerce milyar dolar söz konusu olduğundan;
sadece borçlu ülkeleri değil, aynı zamanda borçlu ülkelere ödünç veren alacaklı
finansal kuruluşları, başlıca büyük uluslararası ticari bankaları da tahrip
edici olmuş, dünyanın en büyük bankaların güçsüzlüğüne yol açmıştır. Gelişen
dünyanın ödeme güçlüğüne düştükleri bu büyük borçlar dünyanın lider finansal
kuruluşlarını da iflasa sürükleyebilirdi.
BORÇLARIN YENİDEN YAPILANMASI (DEBT
RESCHEDULİNG)
Gelişmekteolan
ülkelerin borçlarının yeniden yapılandırılması birkaç yolla olmaktadır. Resmi
ve özel borçları içeren iki veya çok yanlı borçlar, borç yeniden şyapılandırmaya
veya yeniden finansmanına tabi tutulmaktadır.
1982’ye
kadar borçlu ülkelerin borçlarının yeniden yapılandırılması basit bir yol
izlemektedir. Borçlu ülkenin IMF Stabilizasyon Programını kabul etmesinden sonra
Kreditör Klüp/ Paris Club’te resmi borçların görüşülmesi yapılmaktadır.
1982-83’te
bu proses ya da süreç, bazı merkez ülkelerin uluslararası parasal sistemdeki
stratejik önemlerinden dolayı milyonlarca dolarlık kurtarma paketleri doğrultusunda
genişletilmiştir. Bu gibi paketler; kısa vadeli resmi ve özel ödünçleri, IMF
Anlaşmalarını, uzun vadeli banka yeniden yapılandırmalarını, yeni banka ödünçlerini, Paris Club yeniden yapılandırmalarını, yeni
ihracat kredilerini içermektedir. Bu, 1982 ortasından 1984 sonuna Mexico İçin
36 milyar $, Brezilya için 29 milyar$ ‘ı içermektedir. Bu proseste IMF;
ayarlama (adjustment) programı görüşmelerini gerektiren ve yürütmenin izlenmesi
için finansman açığının hesaplanmasını içeren
kritik rol üstlenmektedir. ( External Debt of Developing Countries,1983 survey, OECD Paris 1984, s.47)
DIŞ KAYNAK GEREKSİNİMİ
Ülkelerin
ekonomik gelişiminde uluslararası sermaye hareketlerinin önemli rol oynadığı
görülüyor. Kalkınmaya/ verimli yatırımlara
yönelmek isteyen ekonomilerin “iç tasarrufları düzeyi üstünde”
yatırımlarını arttırabilmesi dünyanın
kendi dışında kalan bölümünden
borçlanmasıyla mümkün olmaktadır. Örneğin ABD, 18. Yy başlarında yapılaşmasını
inşa etmesi ve hızlı büyümesini desteklemek için diğer ülkelerden; yüzyılın ilk
yarısında kanallar ve ikinci yarısında tren yollarının geliştirilmesi için borçlandığı görülmektedir. 1920’lerin başlarından itibaren ABD’nin
dünyanın en önemli net kreditörü olduğu görülür.
KALKINMA STRATEJİLERİ; İÇE DÖNÜK VE
DIŞA DÖNÜK KALKINMA
“OOCs
/ Outward Oriented Countries”/ Dışa
Dönük Kalkınma Stratejisi, ülkelerin pazarlarını dünyanın kendi dışında kalan
bölümlerine açması ve ihracatını
geliştirmesi şeklindedir.
“IOCs
/ Inward
Oriented Countries” / İçe Dönük
Kalkınma Stratejisi, ülkelerin
uluslararası ticarete önemli engeller uygulaması ve iç piyasaları
tatmin edecek yerel endüstrilerin gelişmesi üzerine odaklaşılır, ithal ikamesi stratejisi olarak
adlandırılır. (Michael Todaro, Economic Development in the Third World, fourth
edition, Longman, 1993, s.427)
Dışa dönük kalkınma ihracat artışı, döviz
sağlayıcı faaliyetlere dayalı olarak kalkınma, dünya piyasalarında yer alma,
ihracat gelirleri ( döviz) sağlamaktır.
İçe dönük
kalkınma ise ithal ikamesi/ ithal ettiğiniz malları ulusal sınırlar içinde
üretmeye yönelik faaliyetler yoluyla kalkınmadır.
İSTKRAR
TEDBİRLERİ/ POLİTİKALARI nedir?
Acı reçete
denilen istikrar tedbirleri, enflasyonu aşağı çekmeye yönelik, enflasyonun
nedenlerini ortadan kaldırmaya yönelik tedbirlerdir. Ülkenizde enflasyona neler
neden oluyorsa onları ortadan kaldırırsınız..
1978’lerin
başında TÜRKİYE’nin KARŞI KARŞIYA KALDIĞI PROBLEMLER;
·
Şiddetli döviz
yetersizliği,
·
Büyük ödemeler
dengesi açıkları,
·
Ağır bir KISA
DÖNEMLİ BİR BORÇ YÜKÜ,
·
Yüksek enflasyon,
·
Büyük KAMU KESİMİ
AÇIKLARI,
·
Yavaş büyüme,
·
Artan işsizlik
şeklindedir. 1980 Programında önlemler
EKONOMİK POLİTİKANIN direkt devlet müdahalelerinden piyasa güçlerinin yönlendirilmesine
bırakılması şeklinde alınmıştır.
İÇE DÖNÜK KALKINMADAN DIŞA DÖNÜK
KALKINMA STRATEJİSİNE GEÇİŞ
24 OCAK
1980 KARARLARI
·
Türk Lirasının
ABD Doları’na karşı %33 devalüasyonunu,
·
Esnek döviz kuru
politiksına geçilmesini,
·
Kamu
finansmanının güçlendirilmesini, özellikle KİT fiyatlarında önemli artışları ve
fiyat kontrollerinin eliminasyonunu,
·
Sınırlayıcı para
politikaları yoluyla ihracatı arttırıcı tedbirleri,
·
Dış ticaretin
liberalizasyonunu,
·
Ödemelerin
düzenlenmesini,
·
İç tasarrufları
arttırıcı faiz politikasının hayata
geçirilmesini,
·
Kaynak
dağılımının iyileştirilmesini,
·
Türkiye’nin
devlet garantisinde olmayan ticari borçlarının konsolidasyonunu
İçeren bir önlemler paketidir. ( T.C.
Resmi Gazete, 25.01.1980 tarih Mükerrer 16880 sayılı )
24 Ocak
1980 İstikrar Tedbirleri, diğer istikrar programlarından daha kapsamlı
tedbirleri içermektedir. Öncelikle ekonomide üç rakama çıkmış enflasyonun durdurulması
amaçlanmış, gerçekçi bir kur uygulamasına geçilmiştir. Bu amaçla 1$=47.10 TL uygulaması, 1$ = 70.- TL olarak
saptanmıştır. Ve 24 Ocak 1980 tarihinden 1 Mayıs 1981 tarihine kadar döviz
kurlarının % 5’i aşmayacak şekilde mini devalüasyonlarla belirlenmesine devam
edilmiş, bu tarihten sonra uluslararası piyasalardaki gelişmeler doğrultusunda
Merkez Bankası’nca belirlenmesine yetki verilmiştir. Eylül 1979’da kurulan Fiyat saptama –koordinasyon
komitesine son verilerek fiyatlar piyasada belirlenmeye bırakılmıştır.
Temel
mallar ve hizmetler kapsamı daraltılmış, gübre, kömür, ferro-krom-alüminyum
tesislerinde kullanılan elektrik, DDY ve Denizcilik Bankası Deniz Nakliyatı yük
taşımacılığı kalmıştır.
Bu
düzenlemenin sonucu olarak listelerden çıkarılan ürünleri fiyatlarının KİT’ler
tarafından serbestçe belirlenmesi ilkesi belirlendiğinden GÖREV ZARARLARINI KARŞILAMAK ÜZERE SAĞLANAN
SÜBVANSİYONLARA GEREK KALMAYACAK kadar fiyatları yükseltilmiştir.
1980’de; IMF, Dünya Bankası, OECD gibi uluslararası kuruluşların ve de bazı OECD ülkeleri gibi kreditörlerin
desteklediği bir grup değişme ve tedbir uygulamaya geçirildi. 1980-1985
döneminde OECD Yardım Konsorsiyumu toplam 4.2 milyar ABD doları borç
ferahlatmasını garanti etti. IMF, üç yıllık Stand-by Anlaşmasıyla Haziran
1980’de 1.2 milyar SDR ve Nisan 1984’te
225 milyon SDR sağladı. Dünya Bankası,
liberalizasyon rasyonalizasyon
programını desteklemek için 1.6 milyar dolarlık beş yapısal ayarlama/düzenleme
ödüncü katkı sağladı.( Uygur Ercan, Financaial Liberalization and Economic Performance in Turkey, The
Central Bank of The Republic of
Turkey,1993, s.13)
Uluslararası
olaylar 1970’lerin sonlarında ve 1980’lerin başında Türkiye’ye yardım için
lehte bir atmosfer yarattı.
Bu
olayların arasında Şah’ın devrilmesiyle sonuçlanan İran karışıklıkları, ikinci
petrol şokunu uyaran Orta Doğu’daki olaylar, bölgede istikrarsızlığa yol açan
Afganistan’daki mücadele de vardı.
Bu içerikte,
program; stabilizasyon ve liberalizasyon politikalarına başlanarak simultane
olarak yürütülmüş, ilk ürün piyasalarında, ondan sonra dış ticaret, daha sonra
iç finansal piyasalar ve son olarak da sermaye piyasalarında yürütülmeye başlanmıştır.
Enflasyona
karşı şok terapi Ocak 1980’de başlatılmış, ilk olarak fiyat istikrarının sağlanması
amaçlanmış, belli piyasalarda dengesizliğin giderilmesine çalışılmıştır. Bunun
için 1 dolar 35.-TL’den 47.-TL’ye doğru olan çoklu döviz kuru elimine
edilmiş, ve büyük bir DEVALÜASYON yapılarak 1$ = 70.-TL olarak belirlenmiştir.
1980
Eylül’ünden itibaren askeri darbe sivil
hükümeti işbaşından almış ve sendikal faaliyetleri yasaklamış, işten işçi
çıkarılmasına da izin verilmemiştir. 1980 Bütçe Kanunu ile ücret ve maaşlarda
brüt % 80’lik bir artış sağlanmış, daha sonra ücret ayarlamaları HAKEM KURULUna bırakılmıştır.
24 Ocak Kararlarıyla ilgili diğer
bir karar “ Garantisiz Ticari Borçların
Tasfiyesi” ile ilgilidir.( 1980 Yılının
Ortalarında Türk Ekonomisi TÜSİAD, , İstanbul Türk Sanayici ve İş Adamları
Derneği, 1980, s.69 )
Fiyatların
serbest olarak belirlenmesi esası getirilmiş, fiyatların serbest bırakılması
bütün sektör, şirket ve KİT ürünlerini kapsamaktadır. KİT ürünlerine zam
yapılmış, KİT zararlarının kapatılması amaçlanmıştır (TÜSİAD, s.73)
1980 programı; ekonomik programın tek
merkezden yönetimine olanak tanıyan
düzenlemeleri içermektedir. Bakanlar Kurulu kararıyla oluşturulan Para
Kredi Kurulu, para kredi konusunda koordinasyonu ve finansman güçlüklerinin
giderilmesini sağlamak, ödemeler dengesindeki gelişmeleri gözlemlemek ve destekleme
fiyatları konusunda tavsiyelerde bulunmak amacıyla oluşturulmuş, bakan-lığını
başbakanlık müsteşarının yürüttüğü bir kurumdur.
Yeni düzenlemelerle Başbakanlığın
ekonomik konulardaki yetkileri genişletilmiş, Yabancı Sermaye ve Teşvik
Tedbirleri konusunda görev ve yetkiler
Başbakanlık bünyesinde kurulan Yabancı Sermaye Dairesi, ile Teşvik
Uygulama Dairesine verilmiştir. Ayrıca
Başbakanlık Müsteşarının
başkanlığında Koordinasyon Kurulu
oluşturulmaktadır. Bu kararların tümü, ekonomideki karar alma sürecini bir
merkezde toplamaktadır. Bu niteliğiyle geçmişteki istikrar programlarından ayrı
bir nitelik taşımaktadır. (Nazif Ekzen,
“ Stabilizasyon Paketini 1958,
1970, ve 1978-1979 Paketleriyle Karşılaştırmalı Analizi”-Türkiye’de ve
Dünyada Yaşanan Ekonomik Bunalım, Yurt Yayıncılık, Ank. 1984)
24 Ocak Kararları enflasyonla
mücadeleyi amaçladığından sıkı para politikası izlenmektedir. Tasarruflara
pozitif faiz uygulamasına geçilmiştir. (Metin Kıvılcım, The Analysis of Inflation: The Case of Turkey( 1948-1988), Capital
Markets Board-Publication Number 20, 1995, p.42)
Büyük bankaların faiz oranlarını reel
pozitif oranlarda tutma isteksizlikleri nedeniyle mevduat faiz oranlarının
belirlenme yetkisi Merkez Bankası’na verilmiştir. Enflasyondaki değişmeler ve
ekonomik gelişmeler dikkate alınarak mevduat faiz oranları en az üç ayda bir
gözden geçirilmiş, kredi faiz oranlarının belirlenmesi bankalara bırakılmıştır.
(Mehtap Kesriyeli, 1980’li
Yıllardan Günümüze Para Politikası
Gelişmeleri, TCMB Araştırma Genel Müdürlüğü Yayın No:97/4, ANK 1977, p.5)
Rekabete hazır olmayan bankacılık
sektörünün faizlerin serbest bırakılmasına tepkisi; büyük bankaların aralarında
anlaşarak(1.centilmenlik anlaşması) faizlerin belli bir düzeyin üstüne
yükselmelerini engellemeye yönelmeleri olmuştur.(TCMB 1985 Yıllık Rapor, p.23 )
Program; İTHALATI İKAME EDEN GELİŞME
BİÇİMİNİ BIRAKARAK ULUSLARARASI REKABETE AÇIK, KAYNAK DAĞILIMINI FİYAT
MEKANİZMASI İLE YAPAN DÜNYA FİYATLARINI
ESAS ALAN BİR YApı hedeflemektedir.
12 EYLÜL 1980 HAREKATI
24 Ocak
1980 KARARLARI, Uluslararası Para Fonu-IMF reçetesinin Türkiye’ye uygulanmasıdır.
Bu dönem fiyat istikrarsızlığının ve ödemeler dengesi dengesizliğinin sürdüğü
ama ekonomik istikrarsızlığın yanında iç siyasal-toplumsal istikrarsızlığın had
safhada olduğu bir dönemdir. Silahlı Kuvvetlerin hassas olduğu konulara ters
gelişmelerin sürdürülmesi 12 Eylül 1980
Harekatı’na yol açmıştır.
27 Aralık
1979’da dönemin Genel Kurmay Başkanı Kenan Evren, Cumhurbaşkanı Fahri
Korutürk’e bir “UYARI MEKTUBU” vermiş, 1 Ocak 1980’de Cumhurbaşkanı genel Kurmay Başkanı, Kuvvet
Komutanları ve Jandarma Genel Komutanı’nı Çankaya Köşkünde kabul etmiş, 2 Ocak
1980 tarihinde de ana muhalefet ve iktidar partisi genel başkanlarını Köşke
kabul ederek “Silahlı Kuvvetlerin Görüşü” başlıklı Uyarı Mektubunun bir
suretini vermiştir. Cumhur Bakanı uyarı mektubunun birer suretini de TBMM Başkanı, Senato Başkanı, Senato Milli
Birlik Komitesi Başkanı, Senato Kontenjan Gurubu Başkanı ve partilerin genel başkanlarına da vermiş,
kimse kendini mektubun muhatabı olarak kabul etmemiş, iç siyasi-toplumsal kargaşa
devam etmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri 11 Eylül 1980 gecesi sabaha karşı
“harekat” başlatmış, ülke yönetimine el koymuş, Parlamento ve Hükümet fes
edilmiş, parlamento üyelerinin dokunulmazlığı kaldırılmış, yurtta sıkı yönetim
ve yurt dışına çıkma yasağı ilan edilmiştir. (Emre Kongar, s.191)
12 Eylül
Harekatı, Türkiye’yi bir iç savaşın eşiğinden döndürmüş, Türk Silahlı
Kuvvetleri yönetime el koyduktan sonra ekonomik kesimi 24 Ocak Kararları’nın
teknisyeni Turgut Özal’a emanet etmiş, Bülent Ulusu Kabinesi’nde Başbakan
Yardımcılığı’na atanmıştır. IMF ve Batı Dünyası, 12 Eylül Harekatı’na ekonomik açıdan her
türlü desteği göstermiş, NATO, Avrupa Konseyi de desteklemiştir.
Ordu
müdahalesinin iç savaşı engellemek amacıyla yapılması, Ordunun demokrasiyi
yeniden kurma ve kurduktan sonra sivillere devretme amacıyla bunu yaptıklarını
beyan etmeleri bu desteği vermelerine neden teşkil etmiştir.