İlk Açılan Okullar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İlk Açılan Okullar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Aralık 2024 Pazartesi

İLK AÇILAN OKULLAR Sümer’dedir

TARİH  SÜMER’de BAŞLAR.. 

NEDEN ?

Çünkü  "YAZININ İCADI " ve onun öğretilmesi, yayılması için tarihte bildiğimiz "İLK AÇILAN OKULLAR"  Sümer’dedir.

“Tarihte İlk Açılan Okullar” uzun bir alıntı,  Sümerolog  Samuel Noah Kramer’in “History Begins at Sumer” / “Tarih Sümer’de Başlar” kitabından. Kitabı İngilizceden Türkçeye çeviren yakınlarda kaybettiğimiz sevgi, saygı, rahmetle andığımız sümeroloğumuz Muazzez İlmiye Çığ  hanımefendi. Diyorki;

“1983 yılında Philadelphia' da Prof. S.N. Kramer ile İstanbul Arkeoloji Müzeleri Çivi yazılı Belgeler Arşivinde geçirdiğimiz tatlı, verimli çalışma günlerimizi ve onların yararlı ürünlerini sevinerek, hatta biraz gururlanarak anıyor ve Sümer edebiyatı çalışmalarının son yıllardaki gelişmeleri üzerinde konuşuyorduk. Ülkemizde Sümerler ile ilgilenenlerin baş vuracağı bir kitap bile olmadığını üzülerek  söyIedim. İşte bu arada Prof.Kramer, “ History Begins at Sumer “  kitabını Türkçeye çevirmemi teklif etti.

Aziz Atamız bu alana o kadar önem vermişti ki, dünya üniversitelerinde Asuroloji olarak isimlendirilen Çivi yazıları ile ilgili bu bölüme, Ankara Dil ve Tarih. Coğrafya Fakültesi kurulurken kendisi "Sümeroloji" adını koymuştu.

Merhum arkadaşım Hatice Kızılyay ile müzeye atandığımızda bizi bekleyen ne kadar çok iş olduğunu bilmiyorduk bile. Yetmişbeşbine varan sayıları ile 2500 yıl süresince, üç ayrı dilde yazılmış, kazılardan çıktıkları gibi en az 50 yıl bekleyen tabletlerin labratuvarlarda temizlettirilmesi, kazı yerlerine, çağlarına, konularına, tarihlerine göre ayrılması, düzenlenmesi, numaralanması ve envanterlerinin yapılması gerekiyordu.

Hitit tabletleri başı çekti. Sıra ile Sümer hukuki, iktisadi belgeleri, okul tabletleri birbirini kovaladı. En son o da Prof. Kramer'in gelmesi ile Sümer edebi belgeleri ele alındı. Müze çalışmalarının en önemli yanı, özellikle binlerce belgesi olan bir müzede, metinlerin bilim adamları tarafından araştırılabilmesi için kopya halinde yayınlanmasıdır.”

(Samuel Noah Kramer,  Tarih Sümer’de Başlar,  çev.Muazzez İlmiye Çığ, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu- Türk Tarih Kurumu Yayınları, x.Dizi Sa.11, 1990,  ss.1-6 )

' dan alınmıştır. Biraz uzun olmakla birlikte  ilgilenenler için;

İLK AÇILAN OKULLAR   

“ Sümerlerin uygarlığa en önemli katkıları Çivi Yazısı sistemini icat etmeleridir. Yazının icadı ve geliştirilmesi doğrudan doğruya Sümer okullarında başlamıştır. İlk yazılı belgeler en eski Sümer şehri olan Uruk’ta bulunmuştur. Kil tabletler üzerine bir çeşit resim yazısı ile yazılmış ve adetleri binden fazlaya varan bu belgelerde basit idari ve iktisadi notlar bulunmaktadır. Bunların bir kısmında ise alıştırma ve inceleme amacı ile hazırlanmış olduğu anlaşılan kelime listeleri yazılmıştır. Bu demektir ki  İ.Ö. 3000 yıllarında yazı öğreticileri öğretim kitapları da hazırlamayı düşünmüşlerdir. Gelişme, yüzyılları aşan bir yavaşlıkta oldu. Fakat 3000 yıllarının ortalarına doğru Sümer'de yazının resmi olarak öğretildiği bir miktar okul olmalı idi. Sümer Nuh'unun vatanı olan eski Şuruppak şehrinde 1902-1903 yıllarında yapılan kazıda 2 500 senelerine tarihlenebilen ve okullarda kullanılacak okul kitabı niteliğinde olan belgeler bulundu.

Sümer okullarının gelişip olgunlaşması ancak 3000 nci yılın sonuna doğru olmuştur. Bu zamana ait on binlerce tablet kazılardan çıkarıldı. Kuşkusuz daha yüzlercesi de toprak altında gelecekteki kazıları bekleyip duruyor. 

 

Belgelerin çoğu idari karakterdedir    (idari işlemlere aittir) ve ekonomik hayatın her yönünü kapsar. Bunlardan 1000 yıl için de becerilerini uygulayan birçok yazıcıları öğreniyoruz. Acemi ve usta yazıcılar, saray ve mabet yazıcıları, idari işlemlerin belirli bir bölümünde çok özelleşmiş yazıcılar ve devlet işlerinde başa geçmiş yazıcılar vardı. Bu yüzden memleketin çeşitli yerlerine dağılmış oldukça büyük ve önemli yazıcı okullarının bulunduğunu tahmin edebiliriz.

Fakat bu eski tabletlerin hiç biri o zamanki Sümer okullarının sistemi teşkilatı ve metotları hakkında bir bilgi çıkarmaya elverişli değildir. Böyle bilgiler için daha sonraki zamana, ikinci binin ilk yarısına doğru gelinmelidir. Kazılardan, bu geç devre ait okullardaki öğrencilerin her türlü günlük okul çalışmalarını yazdıkları yüzlerce tablet çıkmıştır. Bunlarda okula başlayan bir öğrencinin ilk karalama yazılarından hemen hemen okulu bitirmek üzere olan öğrencilerin dikkatli itina ile yazmış oldukları yazılara kadar vardır. Fakat o zamanın defterleri yerine geçen bu kil tabletlerde Sümer okullarının okutma metotları ve müfredat programları hakkında en ufak bir bilgi verilmiyor. Bir şans olarak niteleyebiliriz ki, Sümer öğretmenleri okul yaşamına ait hikayeleri yazmaktan hoşlanmışlardı. Bu hikayelerden tam olmasa bile bazı kısımlar meydana çıkarıldı. Bütün bu kaynaklardan Sümer okullarının durumu hakkında, onların hedef ve amaçları, öğrencileri, öğretim dalları, öğretim programları ve tekniği hakkında bir fikir edinebiliyoruz. Bu İnsanlık tarihinin en eski ve tek ( emsalsiz ) olan bir olayıdır.

Sümer okullarının asıl amacı mesleki idi. Memleketin özellikle saray ve mabedin iktisadi ve idari ihtiyacı için gerekli kayıtları yapabilmek üzere yazıcılar yetiştirmek. Bu amaç Sümer okullarının varlığı süresince devanı etti. Buna rağmen onların büyümesi ve gelişmesi süresin de ve özellikle müfredat programının genişlemesi ile okullar Sümer'in öğrenme ve kültür merkezi oldu. Buralarda ilahiyat, bitkiler, hayvanlar, madenler, matematik ve gramer üzerinde çalışan bilim adamları yetişmeğe başladı. O günlerde dil bilgisi de geçerli idi ve bazı durumlarda bu bilgilere yenilerini ekliyorlardı.

Bunlardan daha fazla bugünkü öğrenme kurumlarından değişik olarak Sümer okullarını yazının yaratılma merkezi olarak niteleyebiliriz. Burada, geçmiş zamanlarda söylenmiş fakat yazıya geçmemiş edebi konular çalışılmış ve kopya edilmiş ve yine burada yenileri yazılmıştır. Okullarını bitirenlerden büyük bir kısmı mabetlerde ve sarayda yazıcı görevini üstlenmişlerdi. Fakat memleketin zengin ve güçlüleri arasında kendilerini öğrenme ve öğretmeğe vakfedenler de vardı.

Bu eski bilginler de bugünün üniversite profesörleri gibi, yaşamlarını sürdürebilmek için okullardan aldıkları aylığa göre boş zamanlarının bir kısmını araştırma ve yazmağa hasretmişlerdi. Sümer okulları ihtimal mabedin bir organı olarak başlamıştı. Zamanla laik bir kurum haline girdi ve müfredat programı da laikleştirildi. Görünüşe göre öğretmenlerin aylıkları öğrencilerden toplanan okul ücretiyle ödeniyordu.

Öğretim ne geneldi ne de zorunlu. Öğrencilerin çoğu zengin ailelerin çocukları idi. Fakirlerin uzun bir öğrenim için para ve zaman harcamaları çok zordu. Son senelere kadar bu bir tahminden ibaretti. Fakat 1946 yılında bir Alman Çivi yazısı bilimcisi olan Nikolaus Schneider o zamana ait yayınlanmış bin kadar ekonomik ve idari belge içinde 500 kadar yazıcının İsmini çıkardı. Daha sonra onlardan çoğunun baba ismini ve mesleğini tespit etti. Schneider’in topladığı bu bilgilere göre yazıcıların babaları okulu bitirmiş vali, şehir babası, elçi, mabet idarecisi, askeri memur, kaptan, yüksek vergi memuru, çeşitli rahipler, müfettiş, işçi başı, yönetici, katip, arşivci, muhasebeci gibi meslek sahibi idiler.

Kısacası babalar zengin ve vakti hali yerinde olan şehirliler idi. Bu belgelerde bir tek kadın ismi bulunmadı. Bu yüzden Sümer okulları yalnız erkek okulları idi. Sümer okullarının başı “ummia”/ “üstad" / “profesördü”. Buna aynı zamanda  "okulun babası", öğrencilere de “okul oğlu” ismi verilmişti. Yardımcı öğretmene "ağabey" deniliyordu. Bunların görevleri, öğrencilerin kopya etmesi için yeni tablet yazmak, öğrenciler tarafından yazılan tabletleri kontrol etmek, ezberledikleri dersleri dinlemekti. Okulun, "sınıftan sorumlu adam",  "Sümerceden sorumlu adam", "sınıfın yoklamasından sorumlu adam", "dayaktan sorumlu adam" (ihtimal disiplin için) gibi çeşitli görevlileri vardı. Bunların birbirlerine olan üstünlük derecelerini bilmiyoruz. Tek bildiğimiz "okul babası"nın okulun başı olduğudur. Onların gelir kaynağının da ne olduğunu bilmiyoruz. İhtimal "okul babası" tarafından çocuklardan toplanan paradan veriliyordu.

Sümer okullarındaki okunan dersler hakkında okulun kendisinden bol miktarda kaynak var elimizde. Bu hakikaten İnsanlık tarihinde tek olan bir olaydır. Bu bakımdan Sümer okulları hakkında başkaları tarafından şu veya bu şekilde anlatılanlara bağlı kalmağa veya dağınık küçük bilgilerden bir anlam çıkarmağa ihtiyacımız yok.  Öğrencilerin kendi elleriyle yazmış oldukları bu belgelerde okula ilk başlayan öğrencilerin yazı öğrenmek için çırpıştırdığı karalamalardan, daha ilerlemişlerin,  öğretmenin yazısından ayrılamayacak şekilde güzeI yazdıkları yazılara kadar görmek mümkündür. Bu okul ürünlerinden Sümer okullarının programında iki esas gurup olduğunu düşünebiliyoruz. Birincisi yarı bilimsel, ikincisi edebi ve yaratıcı.

Eğer birincisini, yarı bilimsel gurubu ele alacak olursak, şunu belirtmek önemlidir ki,  konular aranan bir hakikatin ortaya çıkması için yapılan bilimsel çaba ile meydana gelmemiştir. Sümer okulunun asıl amacı Sümer dilinin nasıl yazılacağını öğretmekti. Birinci gurup bu amaca ulaşmak için yapılan çalışmalarla gelişti ve olgunlaştı.

Pedagojik ihtiyacı karşılamak için dilde önemli gruplamalardan ibaret olan bir öğrenme sistemi icat etmişlerdi. Sümer dilinde birbiriyle ilgili cümleleri, kelimeleri gruplar halinde bir araya toplayarak öğrencilerin bunları kolaylıkla ezberleyip kopya yapmalarını sağlamışlardır. Üçüncü bin yıllarında bu metin kitapları gittikçe daha fazla tamamlanmış ve yavaş yavaş büyüyerek hemen hemen bütün Sümer okullarında kullanılan standart kitaplar haline gelmiştir. Bunlar arasında ağaç ve kamışların, şehir ve köylerin, değerli taş ve madenlerin isimlerini kapsayan uzun listeler bulunuyor. Bu gruplamalar bu günkü bitki, hayvan, coğrafya, maden bilimlerine çok yaklaşmaktadır ve hatta bilim tarihçileri için bu bilimlerin başlangıcı olarak kabul edilebilir.

Sümer eğitimcileri çeşitli matematik işlemlerini ve detaylı matematik problemlerini, onların çözülüşlerini gösteren tabletler hazırlamışlardır. Dilcilik alanında Sümer grameri üzerindeki çalışmalar okul tabletlerinde çok iyi olarak gösterilmiştir. Bunlardan birçoğu isim terkipleri ve fiil şekillerine ait yüksek düzeyde bir gramer bilimine yaklaşmış listelerdir. Bunlara ilaveten üçüncü binin son kısmına doğru Sami kavimlerin yavaş yavaş Sümer'ler üzerine hakim olmaları sonucu Sümer profesörleri insanlık tarihinde en eski olarak bilinen sözlükleri yapmışlardır. Sami fatihler yalnız Sümer yazısını kendi dilleri için kullanmakla kalmamış, Sümer'lerin yüksek düzeyde olan edebi yapıtlarına da sahip olmuşlardır. Öyle ki, Sümer dili uzun zaman evvel konuşma dili olmaktan çıkmış bulunmasına rağmen, bu edebi yapıtlar üzerinde çalışmış ve onları taklit etmişlerdir. Sami'ler geldikten sonra kültürlü yerli halkın dili olan Sümer dilini öğrenmeleri icap edince Sümer kelime ve cümlelerinin Akadcaya çevrilerini veren sözlüklere ihtiyaç hasıl olmuştur.

Sümer müfredat programındaki edebiyata ve yaratıcılığa gelince: Çoğunlukla üçüncü binin son yarısın da yapılmış ve gelişmiş olması lazım gelen büyük ve gruplandırılmış edebi kompozisyonların üzerinde çalışılmasından, kopya ve taklit edilmelerinden ibarettir. Yüzlerce adedi bulan ve uzunlukları 50 ile 1000 satır arasında değişen bu edebi yapıtların ekserisi şiir tarzında yazılmıştır. Bunlardan bu zamana kadar meydana çıkarılmış başlıca gruplar şunlardır: Sümer tanrı ve kahramanlarının başlarından geçen olayları, kahramanlıklarını kutlamak amacı ile kaleme alınmış şiir tarzında hikaye eden mitolojik ve destani konular, tanrı ve krallar için yazılmış ilahiler, Sümer şehirlerinin düşmanlar tarafından yakılıp yıkılmasından dolayı büyük üzüntüleri dile getiren ağıtlar, atasözleri, hayvan masalları, küçük hikayelerden oluşan bilgelik kompozisyonları.

Sümer harabelerinden binlerce edebi tablet ve parça meydana çıkarıldı. Bunlardan pek çoğu öğrenciler tarafından acemice yazılmış parçalardır.

Sümer mekteplerinin öğretim metotları ve öğretme teknikleri hakkında şimdiye kadar olan bilgilerimiz çok azdır. Öğrenci sabahleyin okula gelince ilk olarak birgün önce hazırladığı tablet üzerinde çalışıyor. Sonra “ağabey” ismi verilen öğretmen yardımcısı öğrencinin kopya yapması ve çalışması için yeni tableti hazırlıyor. Bundan sonra ihtimal öğretmen yardımcısı ile mektebin babası, öğrencinin yaptığı kopyaların doğru olup olmadığını kontrol ediyor. Sümer öğrencilerinin görevlerinde hiç kuşkusuz ezberlemek büyük rol oynuyordu. Öğretmenler veya yardımcıları öğrencilerin kopya ettikleri edebi metinleri, çeşitli listeleri kontrol ettikten sonra onlara sözlü açıklamalar ve ilave bilgiler veriyorlardı herhalde. O zamanki bilim, din ve edebiyat hakkındaki öğretmenin düşüncelerini yansıtmış olan bu sözlü dersler muhakkak hiç yazılmadı. Bu yüzden bizim de ebediyen bunlara ait bilgilerimiz olmayacaktır.

Yalnız bir olay açıktır: Sümer okulu bizdeki gibi gittikçe yükselen bir karakterde asla değildir. Disiplin için dayak vardı. Öğretmenler öğrencileri iyi çalışmaları için ödüllendirip teşvik ettikleri gibi, yanlışlarının. beceriksizliklerinin düzeltilmesi için de dayağa başvuruyorlardı. Öğrencilerin durumu da pek kolay değildi. Sabahleyin güneş doğarken okula geliyorlar, ta güneş batıncaya kadar kalıyorlardı. Okul süresin de muhakkak bazı tatil günleri vardı, fakat bunun hakkında bir bilgimiz yok. Öğrenci okula küçük bir çocuk olarak başlıyor ve delikanlı çağına kadar okuyordu. Bir öğrencinin ne zaman ve hangi durumda şu veya bu konuda uzmanlaşmağı tahmin ettiğini bilmek çok ilgi çekici olurdu kuşkusuz. Fakat bu ve buna benzer okul ile ilgili faaliyetler için kaynaklarımız maalesef yok.

Eski Sümer okulu nasıldı?  Mezopotamya'da yapıla n kazılardan bazı yapılar şu veya bu nedenden dolayı okul olması mümkün olur kabul edildi. Bunlardan birisi Nippur'da, diğeri Sippar,  üçüncüsü de Ur'da bulundu.  Ancak bir ev odası kadar büyüklükte olan odalarda bol miktarda, tablet buluntusundan başka okul olması lazım geldiğini gösterir bir işaret yok. Bu yüzden yakıştırma belki de bir yanlışlıktır. Fakat 1934-1935 yılı kışında Fransız'lar tarafından Nippur 'un batısında ve bir hayli uzağında bulunan Mari 'de meydana çıkan iki odada pişmiş tuğladan yapılmış 1, 2, 4 kişinin oturabileceği sıraların bulunması buranın bir okul olabileceği kanaatini vermektedir. Yalnız bu odalarda hiç bir tablet bulunmaması biraz garip göründüğünden yine benzetmenin doğru olup olmadığı bilinmiyor.

Çocuklar bu öğretim sistemi için ne düşünüyor, ne hissediyorlardı? Henüz son zamanlarda parçaları toplanıp çevrisi yapılan, bundan 4 bin yıl önce okul yaşantısı hakkında yazılmış ve metni ikinci bölümde olan bir Sümer hikayesi buna bir kısım olsun yanıt verebilir.”