Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın efsane
Başkanı/ Guvernör’ü, aynı zamanda ilk para programını yapan ve eğer TCMB’nin
açtığı krediler kısa vadeli olmazsa
Bilançosunu konrol edemeyeceğini, enflasyonu aşağı çekmenin mümkün
olmadığını söyleyerek Hazine Müsteşarı Mahfi Eğilmez ile konsensus sağlayarak bunu kademeli olarak hayata geçiren RÜŞDÜ SARACOĞLU, 6 Şubat 1998 Cuma günü Liberal
Bakış’ta yazdığı “Merkez Bankası ve Kur
Politikasını” başlıklı yazısında
demişki:
“ Merkez Bankası, yaptığı döviz alım-satımlarıyla kurların belirlenmesinde etkin olur.
Kurları yükseltmek istediği taktide döviz alır, kurları düşürmek istediğinde döviz satar.
Merkez Bankası’nın döviz işlemleri yoluyla piyasadan piyasadan para çekmesi halindeyse, Merkez Bankası piyasaya ilave döviz arz ederek kurların göreli olarak daha yavaş gitmesine neden olmuş demektir.
Merkez Bankaları, döviz işlemleri yoluyla piyasadan net olarak para çektikleri takdirde ( yani döviz verip TL çekerek) kur artışları yavaşlayacaktır. Bu politikanın ne kadar sürdürülebilir olduğu tartışma konusudur ( müdahale edecek döviz rezervlerinin bulunması gerekir).
Azalan likidite sonucunda faizlerin yükselmesi kaçınılmazdır. Yükselen faizler, sermaye hareketlerinin serbest olduğu bir ortamda kısa vadeli sermaye girişini hızlandıracak, giren bu sermaye de döviz piyasasına arz edildiğinde kurlar daha da yavaşlayacaktır.
Asıl tehlike; Merkez Bankası’nın üzerine toplumun çeşitli kesimlerinden ve özellikle HAZİNE’den gelecek olan FAİZ BASKISIdır.
Faizleri düşürmek için için başka kanallardan likidite yaratılması halinde KRİZ KAPIDA demektir. Merkez bankası kurları düşük tutmak için döviz satarak piyasadan çektiği likiditeyi, faizleri düşük tutmak için, mesela Hazine’ye kredi açarak yeniden piyasaya verdiği takdirde FİNANSAL KRİZ KAÇINILMAZ olur. Aynen 1994’te TÜRKİYE’de, 1997’de TAYLAND’da olduğu gibi..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder