DEVLET-2
Devlet Nedir ? Neler Yapar ?
İnsan
ilişkileri;
·
güç
ilişkileri,
·
emeğin
uzmanlaşmasına dayanan tek bir insanın üretemeyeceği mal ve hizmet üretiminin ticareti
ve
·
sosyal
davranış ve kültürlerinden kaynaklanan kimlikleriyle diğer grupların yargı ve
dostluklarının etkilenmesi
şeklinde
ortaya çıkar. Politika, bu farklı çeşit ilişkilerin bileşimi olan diğer bir
element ve devlet “kurumsallaşmış politik
sistem” olarak, harmanlanmış bu üç çeşit ilişkiyi yönetmek ve sistematize etmek
için tesis edilmiş bir aygıt[1], bir
sosyal organizasyondur.
Kapitalist
(fiyat sinyallerine dayalı piyasa ekonomisi) demokrasilerde toplum, iki farklı
temel üzerinde tesis edilmiştir.
·
Kapitalist
temelinde; mal ve hizmet üretimi/ çıktı, piyasa uyarımları ile; toprak, emek,
sermaye, teknolojik (gelişme) den müteşekkil üretim faktörlerince sağlanır ve
önceliği “etkinlik” teşkil ederken,
kontras olarak
·
Demokratik
temeli de; “egalitarian ve hümanist değerlerin
işbirliği” oluşturmaktadır.
Devlet
ve özel ekonomi birbirlerine dayanır, işbirliği içinde çalışırlar. Devlet
fonksiyonlarının pek çoğu piyasa
faaliyetlerinin ilerletilmesine, regüle edilmesine yöneliktir.
Genel
olarak ekonominin özel kesiminin, pek çok etkisinin demokrasilere yaşamsallık
kattığı genel kabul görmüştür/ bilinir.
Özel
piyasa ekonomisi ve devletin birbirine bu kritik bağımlılığı, devlet ve
piyasanın çatışma konuları ve zıt etkileşimlerinin ortaya çıkmasına yardımcı
olur.
İnsani değerlerimiz; materyalizm
ve hırsın dizginlenmesine dayanırken, piyasa; devlet ve devlet bürokrasisinin
sınırlayıcı yasal gücüne güvenir.
Bütün ekonomik faaliyetler, insan ihtiyaç ve isteklerinin
tatmini ile ilgilidir, bu amaçla yapılırlar. Ekonomik faaliyetler; 1.bireysel ve
2. kooperatif faaliyetler olarak sınıflandırılabilirler. Kooperatif faaliyetler
de özel organizasyonlar ve kamu organizasyonları olarak ayrılırlar. Bu
sınıflandırmada devlet, ekonomik işbirliği davranışı olarak ortaya çıkar. Devlet,
tarihsel olarak geliştirilen pek çok sosyal organizasyon şekillerinden biridir.
Tarih, ekonomik düzenin temel kurallarının gözlemcisi olan pek çok devlet
örneği sağlar. Ortak veya üniversal hizmet ihtiyacı, kamu/ devlet aksiyonları
ile sağlanır. Bu hizmet ihtiyacının temelini veya özünü; ulusal savunma, iç
düzen/ ulusal düzen, yani bireyin ve mülkiyetinin korunması ve de yargı
yönetiminin temini teşkil eder. Halk bireysel olarak bazı ihtiyaçlarını kendi
temin eder. Nüfusun artması, teknolojinin gelişmesi, emeğin iş bölümü,
uzmanlaşması devlet faaliyetlerinin genişlemesine yol açmıştır. Yolların
iyileştirilmesi ve ışıklandırılması, polis ve itfaiye hizmetleri, eğitim,
refahın arttırılması, eğlence-dinlencenin eklenmesi bu listeyi genişletmiştir.
Nüfusun büyümesi, sosyal hayatın karmaşıklaşması, şehir alanların
kalabalıklaşması devletin rolüne dikkatlerin odaklanmasına yol açmış, halkın sağlığı, güvenliği ve ahlakı kamu
otoritesinin, faaliyetinin genişlemesi talebini yaratmıştır[2].
Kamu ihtiyaçlarının hacmi, devlet anlayışı ve uygulamalarıyla ilgilidir. İlk
defa bu doktrin ifadesini Roma Hukuku ve modern Alman politik teorisinde
bulmuş, devlet merkez olarak alınmış, bu bakış açısından devlet faaliyetlerinin
genişlemesi ilerletilmiş ve teşvik edilmiştir. Diğer bir düşünce okulu, devleti
minimize etmiş (liberalizm) ve ifadesini İngiliz politik ekonomisinde bulmuş ve
19.yy’ın erken dönemlerinde uygulanmıştır[3].
Kapitalist
sistemde devletin desteklediği piyasa ekonomisi; “altın
yumurta” yumurtlayan tavuk olarak devletin; eğitim, fakirlere yardım-gelirin
adil dağıtımı, iç güvenliğin sağlanması, adalet sisteminin yürütülmesi, seçimlerin
ve özgürlüklerin korunması, sosyal tansiyonun azaltılması için hukuk ve düzenin
tesisi, dış saldırılardan ülkenin sınırlarının korunması, yeterli sağlık ve eğitim hizmetlerinin
tedarik edilmesi gibi faaliyetlerini finanse eder. Kamu sektörünün amaçları/ görevleri, özel ekonominin
vergileriyle finanse edilir[4]. Özel
teşebbüs ekonomilerinin
tevarüs
ettiği gücün merkezileşememesi de, devletin gücünü sınırlayan demokrasilerin
yaşamasının nedeni olur.
En
büyük tek birim olan devletin varoluş nedeni, baskı yapma hakkı olan devletin
görevi, kollektif ihtiyaçları sağlamaktır ve bu da “ekonomik
politika için sorumluluğun” devlet elinde bulunmasını gerektirir.
Ekonomik/ iktisadi politika;
hükümetlerin amaçlarına ulaşmak için ekonomik ilişkilere iradi müdahaleleridir.
Devletin
genel amacı olarak toplumun refahının arttırılması ifade edilirken, bu amaç; yani
ülke halkının yaşam standartlarının yükseltilmesi, ekonomik bir konudur ve
genellikle ekonomik ilişkilere müdahale anlamındadır. Savunma ve sağlık-eğitim
harcamaları vs, kaynakların prodüktif kullanımdan bu alanlara yönlendirilmesini
gerektirir.
Ekonomik
amaçlara/ hedeflere ulaşmak için devlet nasıl hareket etmelidir?
Bu
amaçların izlenmesinde devlet, ekonomik terimlerle ifade edilirse birincil, ara
ve nihai hedefler oluşturma eğilimindedir. Ekonomik politika analizi; ekonomik
politikanın konuları, amaçları, araçları, iradi politika oluşturulmasında
karşılaşılan sorunların, politika uygulamalarında zaman gecikmeleri (time lag)
ve tedbirlerinin incelenmesini gerektirmektedir. Bütün bu amaçlar ekonomik
görünüşleri itibariyle daha geniş veya daha dar ağırlığa, içinde bulunulan
ekonomik duruma göre önceliğe sahip olabilirler. Örneğin işsizliğin çok olduğu
bir ekonomide öncelik, (tam) istihdam yaratmaktır. Enflasyonun çok yüksek
olduğu bir ekonomide öncelik, enflasyonun aşağı çekilmesidir (fiyat istikrarı).
Gelir dağılımı çarpılmışsa öncelik, gelir dağılımında adaletin sağlanmasıdır.
Resesyona doğru giden bir ekonomide büyüme ön plana geçer.
Demokratik bir
piyasa ekonomisinde, taban devletin kontrolü dışındadır. Örneğin, istihdam
düzeyi sadece devletin kararlarına değil özel firmaların ne kadar işçi istihdam
edeceğine de bağlıdır. Bu nedenle de politika yapıcılar; diğer değişkenleri de
dikkate almak, hedeflerini ona göre oluşturmak zorundadır. Amaçlanan hedeflere
ulaşmada bu değişkenler, enstrümanlar olarak adlandırılır. Gerçekleşen ve nihai
enstrümanlar ile “intermediate”/ ara
enstrümanlar farklıdır. Otoriteler direkt olarak “primary instrument”/ birincil enstrümanı değiştirme yoluyla nihai
değişkeni etkileyebilirler. Örneğin vergi oranını değiştirebilir, vergi
oranının değiştirilmesi toplam vergi hasılatında değişiklikle sonuçlanır. Vergi
hasılatında değişiklik, ara değişken olan devlet harcamalarını, devlet harcamalardaki
değişme de çıktı/ üretim ve istihdamı etkiler. Bütün bu amaçlar, daha dar veya
daha geniş hacimde de olsa ekonomik özelliğe sahiptir.
Kamu sektörü
niçin gerekmekte, ekonomi niçin özel sektörün çalışmasına bırakılmamaktadır?
Diğer bir deyişle ekonominin büyük bölümü niçin piyasanın güçlerine, “invisible hand”/ görünmeyen el ’e
bırakılmaksızın devlet yönlendirmesinin konusu olmaktadır?
Kısmen, politik ve sosyolojik ideolojilerin konusu olmakla birlikte bu,
konunun sadece bir bölümüdür. Çok önemli diğer bölüm, piyasa mekanizmasının tek başına bütün ekonomik
fonksiyonları icra edememesi, özel mallardan farklı olarak kamusal malların,
sosyal malların üretilmesinde piyasanın başarısız olmasıdır. Piyasa
Başarısızlığı. Kamu politikası;
yol gösterici, düzeltici, belli noktalarda sübvanse edici olarak gerekmektedir.
Devletin
ekonomideki büyüklüğü ise,
teknikten ziyade ideolojik bir tercihtir[5].
Tam rekabet
koşullarının organize edildiği piyasalarda, tüketiciler arasında kaynakların
dağıtımının etkin olduğu durumda, bu, ekonomik refahın dağılımı olarak toplumun
bakış açısından arzu edilir bir durum olmayabilir. Bu nedenle kaynak
transferleri yapılmalıdır ve bu toplumun kaynaklarını kullanımı açısından
etkinlik ve dağılım amaçları arasında bir “trade-off”/
değişim oranını gerektirmektedir[6].
Devletin ekonomide oynadığı rolün tam anlaşılması; “Pareto Optimalitesi”ne tekabül eden “ekonomik etkinlik” ile, çoğunlukla “optimum sosyal refah” olarak adlandırılan “sosyal optimalite” kavramları arasındaki farklılığın bilinmesini
gerektirir.
Yani Pareto optamalitesi ya da etkinliğin, “sosyal refah” veya gelir
dağılımında optimalite arasındaki tefrikin yapılması, farklılığın belirtilmesi
gereklidir.
Pareto
optimalitesi, kaynakların etkin dağılımına tekabül ederken,
“sosyal optimalite” sadece
kaynakların etkin dağılımını değil, o durumda gelirin de toplumda daha adil
dağıtıldığı bir duruma tekabül eder.
Vilfredo Pareto tarafından geliştirilen ve onun ismiyle ifade edilen Pareto
Optimalitesi; hiçbir bireyin diğerinin kötü olmaksızın daha iyi olamayacağı ve
hiçbir üretimin diğer bir malın üretiminin azaltılmaksızın arttırılamayacağı
durumu, etkinliği ifade eder ve optamilitenin “Laissez-faire”/ liberalizm ile sağlanacağı umulmuştur[7].
Sosyal refah
optimumu; toplumun ahlaki tevarüsü, kaynaklar ve gelirin üyeleri arasında nasıl
dağılması gerektiği konusundaki görüşüyle ilgilidir. Adalet ve yargı ekonomik olmayan terimlerdir. Pozitif ekonomik metodolojide
adalet veya yargının tam anlamının tanımlanmasının bir yolu yoktur. Ekonomi
bilimi sadece birey veya toplumların değer yargılarını idrak eder[8].
Toplumun; tamamen etkinsiz bir kaynak dağılımı ile yüksek derecede gelir
dağılımı adaletini, veya kaynak dağılımında Pareto optimalitesinin sağlandığı
fakat gelir dağılımının adaletsiz olduğu duruma tercih etmesi söz konusu olabilir[9].
Devletler;
bazıları politik, bazıları soysal, bazıları da ekonomik olmak üzere pek çok rol
oynarlar. Bu rolleri izlerken de hükümetler pek çok politika enstrümanı
kullanırlar ve bunu yaparak; kaynakları tahsis ederler, geliri yeniden
dağıtırlar ve faaliyet düzeyini etkilerler. Richard Musgrave’in “ Theory of
Public Finance”(1959) ile ilgili çalışması, kamu finansmanı
ekonomistlerinin devletin “normatif”
ve “pozitif” rolleri arasındaki
tefrikin/ farklılığın ortaya koyulmasına yol açmıştır. Devletin pozitif rolü, devletin ne yaptığını tanımlar ve analiz
ederken, devletin normatif rolü; kamu sektörünün ekonomiye müdahalesinin refahı
arttırıcı norm ve prensiplerini belirlemesinde bir rehber çizgi oluşturur. Ve
belli başlı ekonomik prensipler temelinde, devletin; piyasanın çarpıklıklarını
düzeltmek ve sosyal refahı maksimize edebilmek için piyasayı tamamlayıcı olarak ne yapabileceğini tanımlanmaya
çalışır[10].
Ülkenin politik
bünyesi, devletin normatif rolü üzerinde etkilidir. Politik kararlar kamu
politikasını kapsar, bu nedenle de toplumun kaynaklarının kullanım şeklini
belirler[11]. Normatif rol, sosyal sistemin
kaynaklarını nasıl kullanacağını-kullanması gerektiğini kapsar/ belirler ve
politik sistem bu kararların alınmasında rol oynar. Devletin yürüttüğü kamu
politikalarının çoğu normatif teorinin gerekleriyle örtüşmektedir. Devletin
pozitif teorisi, “public choise”/ kamu tercihinin bir kısmını oluşturur ve
organize çıkar gurupları, politikacılar ve devlet çalışanları olarak vatandaşın
çıkarları doğrultusunda hangi sıralama, eğim, formda kamu aksiyonlarının
şekillendiğini açıklamaya çalışır[12].
Batının, kolektif seçim sistemleri ve politik
sistemlerini içeren piyasa orijinli demokrasilerinde, modern ekonomik düşünce,
devletin normatif rolünü, halk veya oy vericinin gereksinimlerine dayandırır[13].
“Kamusal çıkar” bu nedenle, vatandaşın
veya oy vericinin çıkarlarının toplamı olarak alınır. Burada, piyasa ekonomisi
ve demokratik proses arasındaki yakın ilişkinin büyük bölümünün görülmesi
mümkün olmaktadır. Bu rolde devlet,
vatandaşlarının istekleri dışında bir hedefe sahip değildir. Alternatif devlet
kavramında ise; bireylerden bağımsız olarak mevcut olan ve yaşayan organik veya
totaliter devlet olarak Batı orijinli ekonomilerde tercih konusu olmayan “hegelian” devlet kavramı vardır[14].
[1] Philip G. Cerny, “Finance and World Politics”-
Markets, Regimes and States in the
Post-Hegemonic Era, edited by Philip G.Cerny, Edward Elgar, 1993, p.3
[2] Harley Leist Lutz, Public
Finance, fourth edition,
D.Appleton-Century Company Inc., 1947, p.2
[3] Harley
Leist Lutz, pp.16,17
[4] Arthur M.
Okun,“Our Blend of Democracy and Capitalism: It Works, but Is in Danger”- Economics for Policy-making-Selected Essays
of Arthur M. Okun, edited by Joseph A. Pechman, The MIT Press, 1983, p. 633
[5] Richard
A. Musgrave and Peggy B.Musgrave, Public
Finance in Theory and Practice- fifth edition, McGraw-Hill Book
Company, 1989, p.7
[6]
John F.
Due and Ann F. Friedlaender, Government
Finance- Economics of the public finance, seventh edition, Richard D. Irwin
Inc., 1981, p.9
[7] John F. Due and Ann F. Friedlaender, p.3
[8] Bernard P.
Herber, Modern Public Finance, Richard D. Irwin, Inc., 1967, p.81
[9] John F. Due
and Ann F. Friedlaender, p.10
[10] Vito Tanzi, Policies,
Institutions and the Dark Side of Economics, Edward Elgar, 2000, p.12
[11] L.L. Wade
and R.L. Curry, Jr., A Logic of Public Policy:
Aspects of Political Economy, Wadsworth Publishing Company Inc., 1970, p.2
[12] Joseph J.
Cordes, Reconciling Normatif and
Positive Theories of Government, AEA Papers and Proceedings, Vol.87 No.2, p.169
[13] L.L. Wade and
R.L. Curry, Jr., p.4
[14]
Vito Tanzi, p.12