18 Ekim 2022 Salı

#Antik ROMA’da ENFLASYON ve DIECLOTIAN FERMANI

 

#Antik ROMA’da  ENFLASYON  ve  DIECLOTIAN  FERMANI

Enflasyonun Yükselmesinde ( o zaman için) Bilinmeyen Faktör; “Beklentiler” 

Fotoğraflarflar: F.Nuray  Altuğ

 

AİZANOİ Antik Kenti MACELLUM’U ve DİOCLETİAN FERMAN)

(AİZANOİ, Çavdarhisar, Kütahya ) 


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


MACELLUM ( Borsa) adıyla bilinen çarşı binaları, başta taze ve işlem görmüş balık olmak üzere et, et ürünleri, av hayvanları, unlu mamuller, zeytinyağı, garum sosu ile nadir bulunan sebze ve meyveler gibi pahalı ve lüks ürünlerin satıldığı, haftanın her günü açık olan organize bir market kompleksidir.

Kuzeybatı-güneydoğu yönünde ilk planlama  Zeus Tapınağı, agora, dorik sütunlu alanda oluşturulmuştur. Kentin ikinci planlaması ise MS 2.yy  2. yarısında güneybatı-kuzeydoğu  doğrultusunda gerçekleştirilmiş ve Macellum yapısı bu evrede yapılmıştır. Anadolu’da tespit edilen ender yapılardan bir olan ve MS 2.yy 2.yarısına tarihlenen Aizanoi Macellum’unun günümüze sadece  tholos kısmına  ulaşılmıştır. 

MS 301 yılında Roma İmparatoru  DİOCLETİANUS tarafından ilan edilmiş  Edictum de  Pretiis Rerum Venaliium “/ Tavan Fiyat Kararnamesi’nin bir  kopyası Aizanoi  Macellum alanındaki tholos yapısı ( borsa binası )  podyum duvarına yazılmıştır.

Bu kararnamede; insanların aç gözlülüğü ve aşırı hırsı nedeniyle devlet içinde ekonomik huzurun kalmadığını ve bu nedenle de İmparatorun bu fermanı yayınlama zorunda kaldığını ve böylelikle İmparatorlukta bir fiyat dengesine gidildiğini bildirmektedir.

 

Aizanoi Macellumu

MADENİ PARA SİSTEMİNDE ENFLASYON, PARANIN TAĞŞİŞİ

ENFLASYON, fiyatlar genel seviyesinde  bir kerelik değil) sürekli artıştır ( Arthur M. Okun, “Inflation: The Problems and Prospects before US”-1970, Economics for Policymaking, The MITT Press, 1983,  p.3).  

Ve enflasyon genel olarak parasal bir olaydır. Üretilen mal ve hizmetlerden (reel üretim) daha fazla bir para miktarının dolaşıma çıkması anlamını taşır ( Helmut Frisch, Theories of  Inflation, Cambridge University Press, 1990,  p.9 ).

“PARANIN TAĞŞİŞİ” / “Madeni Paraların Değerinin Düşürülmesi”; kağıt para kullanımı öncesi, Antik Dünyada metal paralarda uygulanan bir yöntem, enflasyona neden olan bir uygulamadır. Paranın tağşişi, madeni paralar içindeki kıymetli maden miktarının düşürülmesi veya madeni paralarının küçültülmesi şeklindedir. Madeni paranın nominal değerinden, ihtiva ettiği kıymetli maden değerinin düşük olması anlamına gelir.

Antik dünyada belgelenmiş yüksek enflasyon vakalarına MS 3.yüzyılda rastlanmaktadır. Roma imparatorlarının paranın değerini düşürme eğilimleri, devlet harcamalarının finansmanını yapmak için vergi toplama ve servet müsaderelerinin yerini almıştır.

Antik Roma'nın Büyük Enflasyonu,  “en iyi belgelenmiş sürekli fiyat artışlarının en eskisi” dir. O dönem için fiyat artışları muazzam ve yaygın olmuştur.

Antik dünyada Roma İmparatorluğu’nda para konusunun tartışılması ile ilgili olarak ülkenin ekonomik yapısının temel gerçeklerini vurgulamak yararlı olur. Antik Roma geniş bir imparatorluk, kapalı bir ekonomi olarak şekillendirildi ve dış ticaret önemli olmayan bir oranda lüks mallardan oluşuyordu. Özellikle kuzey Avrupa komşu barbar kabilelere ve lehte olmayan ticaret dengesi nedeniyle Hindistan gibi bazı alanlara altın ve gümüş para ihracı oluyorsa da kıymetli metal stoklarının tüketimi genel olarak İmparatorluk sınırları içindeydi.

Altın ve gümüş üretim hacmi stabil devam etmiş, sadece önemli değişiklik, Trajan’ın  Dacia ( Romanya’nın eski adı) ‘yı istila etmesiyle Transilvanya ( Romanya’nın ortasındaki bölge) ‘nın altın madeni stoklarının İmparatorluğun mülkiyetine geçmesiyle meydana geldi. Tüm maden ocakları imparatorluk mülkü olduğundan  üretilen altın ve gümüş sikke basımı için hazır oluyordu. Bir bütün olarak İmparatorluğun kıymetli maden stokları oldukça dengeli olmuş, yeni üretimler israf ve ihraç eksikliklerini dengelemiştir ( A.H.M.Jones, Inflation Under The Roman Empire, The Economic Histor Review, Second Series, Vol. V, No.3, 1953,  p. 294 https://www.jstor.org/stable/2591810,

İki yüzyıl boyunca Roma İmparatorluğu, bir bimetalik para birimi sistemini başarıyla çalıştırdı. (Bimetalizm, para biriminin değerinin, genellikle altın ve gümüş olmak üzere iki metalin belirli miktarlarına eşdeğer olarak tanımlandığı ve aralarında sabit bir döviz kuru yaratan bir parasal standardı ifade eder).

Roma'nın büyük enflasyonu metal paranın tağşişinin sonucu oluşmuştur. Madeni para üzerinde monopole (para basma yetkisi) sahip birbirini izleyen imparatorlar; otoritelerinin, paranın değerini koruyacağını / sürdürebileceğini umarak belirli bir nominal değerde dolaşımda olan madeni paranın boyutunu küçültmüş veya madeni paraya kurşun gibi adi metal ekleyerek daha fazla para darp etmiş, basmışlardır (Don Paarlberg, An Analysis and History of Inflation, Prager, 1993, pp.7,8).

Roma'da  MS 138'den MS 301'e, askeri üniforma fiyatı 166 kat artmış.  İkinci yüzyılın ortasından üçüncü yüzyılın sonuna kadar, fiyat düzeyi için iyi bir gösterge olan buğdayın fiyatı 200 kat artmış. Roma, çeşitli altın, gümüş, bakır ve bronz olan bir metal para birimi kullanmış ve devlet işleri de çoğunlukla nakit olarak yürütülmüştür.

238 ile 274 arasında arkeolojik alanlarda çıkarılmış olan en yaygın madeni para Antoninianus, bir duble dinardır ( Antoninianus, Roma İmparatorluğu'nda 2 denarius'a eşit gümüş bir sikkeye verilen addır. Zaman içerisinde uğradığı değer kaybından dolayı bronzdan basılmaya başlanmıştır. Modern nümizmatikçiler, ait olduğu dönemdeki adı bilinmediğinden bu sikke için “Antoninianus“  adını kullanırlar ). Antoninianus'un ihtiva ettiği gümüş  %49,5’tan %2,5’a düşürülmüştür.  Gümüş, bronz çekirdeğe kaplama olarak uygulandığından, kazılarda bulunan sikkelerin çoğu bronz görünümdedir ( Kenneth  W Harl, Guido for Coins Commonly Found at Anatolian Excavations ROMAN, AD (238-498), Archaelogy & Art Publications, 2001, p.9 ).

M.S. 235’ten 284’e kadar ülkede anarşi hakim olmuş ve ekonomide kaos yaşanmıştır. Anarşi döneminde, vergilerin arttırılması yoluyla harcamaların finansmanlarının sağlanması imkansız olmuş, yönetim maliyetlerinin düşürülmesi gündeme getirilmişse de başlıca yönetim maliyeti askeri harcamalardır. Metal paranın tağşişi/ değerinin düşürülmesi, bu dönem de en üst seviyeye çıkmıştır.

                                   Roma İmparatorluğu’nda Fiyat Düzeyleri ve Enflasyon

Tarih

İmparatorlar-Dönemler.

Fiyat endeksi (denarii, Augustus Dönemi=100

Ortalama yıllık enflasyon

27 MÖ- MS  14 

Augustus

  100

% 7

              MS  64

Nero

  75-85

                    200

Septimius Severus

  200

                    215

Caracalla

  267

                    250

Traian Decius

  300

3.65

                    274

Aurelian

  700

                    293

Diocletianus

1400

22.9

                    301

Diocletianus

7000

      Kaynak: Alfred Wassink, Inflation and Financial Policy under the Roman Empire to the Price Edict of 301 A.D Historia: Zeitschrift für Alte Geschichte , 1991, Bd. 40, H. 4 (1991), pp. 465-493    https://www.jstor.org/stable/4436215,   

Tablo’da fiyat seviyesinin gelişimi görülmektedir. MS 64-250 arasında fiyatlar çok yavaş yükselme göstermiş, 250 -293 arası fiyat yükselmeleri daha fazla olmuş, yaklaşık % 3.65, ılımlı enflasyon, bu dönemin sonunda enflasyon büyük olasılıkla % 5’lerdedir, son yüzyılın son yıllarında  ise o dönemler için yeni bir olay olan ve İmparator Diocletian' ı rahatsız edici, yaklaşık yıllık %35 seviyelerine yükselmiş olan enflasyon, İmparatoru acil önlemler almaya, “Diocletian Fermenı”nı çıkartmaya yöneltmiştir.

1970 yılında Aphrodias’ta ( Geyre mahallesi, Karacasu ilçesi, Aydın) bulunmuş olan yazıttan İmparatorların enflasyonun bir sonucu olarak, gümüş sikkelerin nominal değerlerini yükseltmek zorunda kaldıklarını biliyoruz. 293’dte sirkülasyona çıkarılan gümüş sikkelerin  metal değerleri nominal değerleri üzerine çıktığından bu sikkelerin dolaşımdan çıkmalarını/ kaybolmalarını  (Gresham Kanunu; “kötü para iyi parayı kovar”) önlemek için MS 297-298’de nominal değerleri arttırılmış  (Stephen Mitchell,  Geç Roma İmparatorluğu Tarihi,-MS 284-641, 2.baskı, çev. Turhan Kaçar, Türk Tarih Kurumu Yayını,< 2020, s.89).  Diocletian, üçüncü bir yükseltmeye gitmemek için MS 301’de, 1200'den fazla ürün ve hizmet için yasal bir maksimum fiyat tavanı getiren “DİOCLETİAN FERMANI” yayınlamıştır ( Alfred Wassink, Inflation and Financial Policy under the Roman Empire to the Price Edict of 301 A.D., Historia: Zeitschrift für Alte GeschichteBd. 40, H. 4, 1991, p.468) https://www.jstor.org/stable/4436215,).

MS I.yy’da  %90  gümüş ihtiva eden bir gümüş dinar, MS 238 İmparator  Gordian döneminde  % 28  ve  MS 268 Claudius Victorinus döneminde sadece % 0.02 gümüş ihtiva ediyordu.

MS 301 DİOCLETİAN FERMANI

Diocletian Fermanı, tarihte bilinen detaylandırılmış ilk fiyat ve ücret kontrolleridir ( Jeffrey D. Sachs and  Felipe B. Larrain, Macroeconomics In the Global Economy, Harvester  Wheatsheaf, 1993,  p.727).

Fiyat artışlarını, “insanların sınır tanımayan açgözlülüklerine” bağlayan Diocletanius, ekonomik sorunları çözümlemekte başarılı olamamış, son derece ağır cezalar öngörmesine karşın ( örneğin, tahılda belirlenen sınırın üstünde fiyat uygulayanın idama mahkum edilmesi) bu yasa birkaç yıl içinde unutulmuştur. Diocletanius, para değerinin düşmesinden kaynaklanan sorunları da çözmek için bir reform denemesinde bulunmuş, gümüş parayı istikrarlı kılma çabaları da yetersiz kalmıştır. Bunun nedeni “ gümüş sikkeler aureus ile altın sikkeler arasında düzenli bir oranın sağlanamamış olması olmuştur ( Eri H. Cline, Mark W. Graham, Antikçağ İmparatorlukları- Mezopotamya’dan İslamiyet’in Doğuşuna, 2.Baskı, çev. Ekin Duru, Say Yayınları, 2017, ss, 375,376).

Her işlemin ufak ayrıntılarını kontrol etmeye dayanan uygulama, özellikle de gerçek bir para ekonomisinin olmadığı böyle bir ortamda etkisiz kalmıştır. Hristiyan yazar Lactantius, fiyatların stabil tutulamadığını, malların sadece stoklandığını ve fiyatların hızla yükseldiğini kaydetmiştir. Ölüm ya da sürgün bile spakülatörler üzerinde caydırıcı etki yaratamamış ve çok geçmeden Ferman ölü bir belge haline gelmiştir ( Charles Freeman, Mısır, Yunan ve Roma-Antik Akdeniz Uygarlıkları, Beşinci Baskı, çev. Suat Kemal Angı, Dost Kitabevi, 2018, s.556).

BEKLENTİLER

Bireyler BEKLENTİLERİNİ;  deneyimlerine dayanarak “adaptive veya  mevcut gelişmeleri de, yani hükümetin yeni uygulamalarını da dikkate alarak gerçekçi/ “rasyonel “ olarak oluştururlar.

“ADAPTİVE BEKLENTİLER” de  geçmişte gerçekleşmiş enflasyon oranlarının geometrik ağırlıklı ortalaması olarak tahmin edilen enflasyon beklentisinin yerini, “RASYONEL BEKLENTİLER”  de ekonomik ajanların gelecek enflasyonu devlet  parasal ve mali politikalarını içeren ekonomik çevreyi dikkate alarak daha doğru tahmin etmeleri almıştır (Sargent, Thomas J.,” Stopping Moderate Inflation: The Methods of Poincare and Thatcher” Inflation, Debt and Indexation edit.by Rudiger Dornbusch and Mario Henrique Simonsen, Massachusetts Institute of Technology, 1983, pp.54,55 ve bkz. Rüşdü Saracoğlu, Çöpe Giden Yazılar-Ekonomi Yazıları, Siyah Kuğu Yayınları, 2021, ss.93,94).

Enflasyonist ortamlarda; bireyler, genellikle diğer bireylerin enflasyonist beklentilerini yükselteceğine ve sonuç olarak enflasyonist baskının da artacağına inandıklarından, beklentiler, fiyat düzeyinin yükselmesine yol açar (Paul Beckerman, The Economics of High Inflation, Macmillan 1992, p.37).

Enflasyonların temel nedeni “PARA ARZI” sürecidir. Para arzı ve fiyat düzeyi arasında direkt ilişki mevcuttur. Fiyatlar sadece para miktarının reel üretimin üstünde arttırılmasından değil, “enflasyonun artacağı beklentisi” ile de yükselir,  artan enflasyonist beklentilere yol açar (Richard C.K. Burdekin  and Paul Burkett, “Money, Credit and Wages in Hyperinflation: Post World War I Germany”-Great Inflations of 20 th  Century-Theories, Policies and Evidence,  ed. by Pierre L. Siklos, Edward Elgar, 1995, pp.185, 186, 187). 

” Fiyatlar yükselmeden önce, şimdi al” düşüncesi fiyat hareketlerinin hakim formu olur, yükselen talep fiyat artışlarına neden olur. Satılan malı yerine koyamayacağı endişesi de tüccarın malını maliyetinin (üretim maliyetinin) çok üstünde satmasına yol açar. Raflardaki mal fiyatları sürekli arttırılır.

Bu nedenle de bütün hiperenflasyonların dikkate değer özelliği de, fiyat yükselmelerinin daima para arzındaki yükselmelerden büyük olmasıdır (Jeffrey D. Sachs and  Felipe B. Larrain, p.729 ).

Bu nedenle fiyat istikrarının sağlanması; para arzının kontrol edilmesi yanında beklentilerin de kontrol edilmesini gerektirir.

Beklentilerin dikkate alınması konusunda en iyi, çarpıcı örneklerden biri,  Fransa’da  1926’ da  Frangın  stabilizasyonunda yaşanmıştır  ve “Poincare  Mucizesi” olarak adlandırılır. Savaş sonrası bir türlü stabilize edilemeyen Frang,  mali muhafazakar ve denk bütçe yanlısı, Frangın altın standardına döndürülmesine inanan Poincare’ye olan destek ve halkın Poincare’ye inancı nedeniyle yasama yoluyla istikrar politikaları kanunlaştırılmadan istikrarın sağlanmasında görülür (Thomas J. Sargent, Rational Expectation and Inflation, second edition, HarperCollinsCollege Publishers, 1993, s.62). 

PARA OTORİTELERİ; MERKEZ BANKALARI

Bugün para otoriteleri yani devlet adına para politikalarının uygulayıcıları olan merkez bankaları; para miktarını kontrol ettiği kadar beklentileri de yönetmek için politikaları şeffaf uygular, politika sapmalarının nedenlerini açıklayarak merkez bankasına olan güveni sağlar ve devlet mali hakimiyeti/ mali baskınlığının  (devlet bütçe açıkları)  olmadığı politikalar uygulayabilmesi için bağımsız hale getirilir ve merkez bankası başkanları uzun süreli olarak atanır. Halk, para politikaları otoritelerinin enflasyonu düşürmeye öncelik verdiğine inanmadığı sürece, parasal otoriteler olan merkez bankaları başarılı olabilmek için gerekli kredibiliteyi sağlayamayacaktır  (Robert J. Barro, Getting It Right- Markets and Choices in a Free Society, The MIT  Press, Second Printing, 1996,  p.67).

1990 başında  T.C. Merkez Bankası orta vadeli perspektif içinde bir “para programı” nı kamu oyuna açıklayarak uygulamaya başlamıştır. Parasal Program’ın tamamen bağımsız hazırlandığı, IMF ve Dünya Bankası’yla herhangi bir fikir alış verişi yapılmadığı belirtilmiştir.

Guvernör Saracoğlu, Parasal Programın yapılma nedenini; batıda parasal programların yapılmaya başlanmasının 1973 petrol şokunu takiben olduğunu ve yaşanan enflasyon nedeniyle merkez bankalarının yapmak istedikleri, uygulamak istediklerini önceden açıklayarak kamuoyuna ve karar vericilere bu kararlarına esas teşkil edecek bir nominal, parasal çerçeve oluşturmayı amaçladıkları, böyle bir programla merkez bankalarının orta vadeli amaçlarını göstermesi bakımından ve enflasyonla mücadelede orta vadeli beklentilerin doğru oluşmasını sağlamayı amaçladıkları şeklinde belirtmiştir (Rüşdü Saracoğlu, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Parasal Programı Hakkında Başkan (Guvernör) Dr. Rüşdü Saracoğlu  Tarafından  16 Ocak 1990 Tarihinde verilen Brifing Metni, TCMB Üç Aylık Bülten, 1989-IV Ekim-Aralık, 30 Mart 1990, ss.1,2 )

ÜCRET- FİYAT KONTROLÜ veya dondurulması/  GELİRLER POLİTİKASI

Ücret- fiyat kontrolleri,  fiyatları ve enflasyonist beklentileri stabilize ettiğinden enflasyon oranında yükselmelerin durmasına neden olur, fakat enflasyonun nedenini ortadan kaldırmadığından enflasyonu tedavi etme gücüne sahip değildirler, kontrollerden vaz geçildiği anda fiyatlar yükselmeye devam eder... Ayrıca uygulanmaları, uygulanıp uygulanmadığının kontrolü zor olan politikalardır ve fiyat kontrolleri için oluşturulan mekanizma ayrı bir maliyet kaynağı oluşturur.

Ücret-fiyat kontrolleri savaş döneminde bir çok ülkede ve  II.Dünya Savaşı’ndan itibaren Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve diğer bir çok endüstrileşmiş  Batı Avrupa devletlerinde  parasal ücretler ve diğer gelir şekillerindeki artışları etkilemek veya kontrol etmek için ve fiyatlardaki artış oranlarını etkilemek üzere dizayn edilmişlerdir (Dornbusch Rudiger & Stanley Fischer, Macroeconomics, fifth edition, McGraw  Hill, 1990, p. 539). 

Ücret-fiyat kontrolleri lehinde ileri sürülen görüşler içinde; temel amaç, enflasyonun kontrol edilmesi veya enflasyon oranının ılımlı hale getirilmesi iken,  yanında “gelir dağılımının da etkilenmesi”  diğer bir amaç olmaktadır.

Ekonomistler genel olarak fiyat kontrollerine karşıdırlar. Fiyat tavanları etkin olarak uygulandığında, kontroller; fiyatları piyasa denge düzeyinin altına inmeye zorlayacaklarından kaynakların etkinsiz dağılımına yol açacaklar, bu nedenle de fiyatlar artık kaynakların etkin dağılımında rasyonel bir araç olarak görev ifa edemeyeceklerdir. Politika yoluyla ücretlerin aşağıda tutulması da emek dağılımını da olumsuz etkileyecektir  (Alec K. Chrystal & Simon Price, Controversies in Macroeconomics, third edition, Harvester Wheatsheaf, 1994, p.134)

Ücret-fiyat kontrolleri yani gelirler politikasının uygulanması, barış dönemlerinde seçimler için popüler araç olmuşlardır. Fakat hem kayıt dışı piyasaların ortaya çıkmasına neden olurlar, hem de hukuk ve düzenin yıpranmasına yol açar ve kontrollerin etkinliğinin altını oyarlar (William J. Baumol, Macroeconomics-Principles and Policy -1998 update seven edition, The Dreyden Press-Harcourt Brace& Baumol Company, 1998, p.369 ) 

Ücret-fiyat kontrollerinin, ekstrem yüksek enflasyon olaylarında istikrar politika paketlerinin tamamlayıcısı olarak da yer alır. 1985 Arjantin ve İsrail’de, 1986’da Brezilya’da uygulanan politika paketlerinde enflasyon oranının düşürülmesinde, bütçe açıklarının kontrolü ve parasal büyümenin kontrol edilmesinde uygulanan politika paketlerinde yer almışlardır (Rudiger Dornbusch & Stanley Fischer,  p. 539 ).

Gelirler politikası/ ücret-fiyat kontrolleri; zorlayıcı ikna (voluntary policy) veya yasal kurallar olarak (statutory policy) resmi kurumlar tarafından uygulanırlar (Michael R. Edgmand, Macroeconomics-theory and policy, third edition, Prentice-Hall, 1987 p.422).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder