DEVLET-3
Ekonomide
Devletin Yeri
Ekonomik politika;
politika yapıcılarının, ekonominin performansını iyileştirmek için ekonomik
büyüklüklerin davranışlarını etkilemelerine yöneliktir. Devlet ekonomiye,
halkının refahını arttırmak için; anahtar ekonomik değişkenlerin davranışlarını
değiştirme yoluyla müdahalede bulunur. Richard Musgrave piyasa mekanizmasında
fiyat sinyallerine dayalı olarak çalışan ekonomilerde devletin ekonomide yer
almasını “piyasanın başarısız” olduğu
alanlara dayandırmış ve devlet aktivitelerini üç ana gurupta toplamıştır[1].
- Birincisi; kaynakların etkin dağılımının sağlanmasıdır. Kaynakların etkin dağılımını sağlanması;
a.tam kamusal mallar gibi özel sektörün üretmekte başarısız olduğu,
b. fiyatlandırmaya konu olmayan malların üretimi ve kullanana ödettirilse,
fiyatlandırılabilse bile; eğitim, sağlık ve otobanlar gibi dışsallıkların
konusu devlet hizmetlerini içeren, yarı kamusal mal olarak tanımlanan faaliyetleri ve
c.fiyatın marjinal maliyetin üstünde belirlendiği; doğal monopoller,
oligopol olarak karakterize edilen, piyasaya satış yapan piyasa gücüne sahip
firmaların ve yatay talep eğrisiyle karşı karşıya olan birkaç büyük satıcının
piyasaya hakim olması durumlarında(tekel), ekonomide yer alarak gerçekleştirir.
- İkincisi, gelir dağılımında adaletin sağlanmasına yönelik faaliyetlerdir. Vergi sisteminin yapısı, vergi-transfer (ayni ve nakdi transferler) mekanizmasıyla yürütülür.
·
Üçüncüsü; ekonomik büyüme ve ekonomik stabilizasyonun
sağlanmasıdır.
Ekonomik büyümenin sağlanması; üretim faktörleri emek, sermaye, doğal
kaynaklar ve diğer bir üretim faktörü olan teknolojinin ilerletilmesiyle
(geliştirilmesi) mümkün olur. Sermayenin arttırılması ise insan sermayesinin
oluşturulması, endüstriyel gelişmenin sağlanmasıyla mümkündür. Endüstriyel
gelişmenin sağlanmasında devlet; vergi-teşvik mekanizması, devletçilik uygulamaları,
regülasyonlar/ düzenlemeler gibi ekonomik politika araçlarıyla endüstriyel politikaları
yürütür. Teknolojik gelişmenin sağlanması ise gelişmiş insan gücüne ve devletin
bu alanda yardımcı faaliyetlerine dayanır. Bu noktada dışsallığın konusu olan
eğitim sisteminin önemi dikkatleri üzerine toplamaktadır. Sonuç olarak, gerek
kaynakların etkin dağılımı, gelirin adil dağılımı ve de ekonomik büyüme ile
Ekonomik stabilizasyonun sağlanması (işsizliğin azaltılması ve enflasyonun
aşağı çekilmesi) toplumun refahının
arttırılmasına yönelik faaliyetlerdir.
Geleneksel piyasa başarısızlıkları olarak tanımlanan bu üç piyasa başarısızlığı yanında son zamanlarda
dikkatleri üzerine çeken ve yeni piyasa başarısızlıkları olarak adlandırılan, devletin
sorumluluğunun daha kırılgan olduğu diğer bazı çok yayılgan başarısızlıklar,
devlet politikalarının direkt olarak hedeflendiği;
- tamamlanmamış piyasalar ve
- aksak bilgilenmeye çare üretme,
- ortak özelliği, kökeninde piyasa işlemlerinin başarısız olması yatan “çevre problemleri” dir.
Katlanılan maliyet ve sağlanan kazanç, piyasa işlemlerinin
sonucudur ve devlet aksiyonlarını gerektirmektedir.
Kaynakların etkin dağılımının sağlanması; ulusal
savunma gibi tam kamusal malların üretimini, dışsallığa sahip yarı kamusal
malların üretimini gerektirir. Ve kaynakların etkin dağılımı tam rekabet
koşulları sağlandığında mümkün olduğundan, piyasaların aksak veya hiç olmaması
durumunda devletin ekonomide yer alması gerekir. Firmalar, rekabeti azaltarak
fiyatlarını yükseltebilir ve karlılıklarını arttırabilirler. Devlet
müdahaleleriyle; hem rekabeti azaltıcı yapıya sahip “mergers”/ firma birleşmelerini yasaklayarak ve sınırlamaları, gizli
ittifakları azaltan yapısal politikalar yoluyla rekabeti arttırarak, sadece
etkinliği değil hem de ekonominin “innovation”/
yenilik üretme kapasitesini geliştirmekte ve tüketicilerin düşük fiyatlarla
faydalarını arttırmalarını mümkün kılmaktadır. Doğal monopoller gibi bazı
alanlarda, ölçeğe göre yeterli getiri rekabeti gerektirmediğinden, devlet
düzenlemeleri veya mülkiyeti yoluyla etkinlik sağlanmaktadır[2].
Devletin ekonomide yer almasının klasik nedenlerinden
biri de gelirin adil dağılımının sağlaması ve yoksulluğun ortadan
kaldırılmasıdır. Bu; ekonomik büyümenin sağlanması ve bu ilave üretimin adil
dağıtımı yoluyla gelirin arttırılmasıyla fakirliğin ortadan kaldırılması,
gelirin adil dağılımının ve ekonomik etkinliğin sağlanmasının en önemli aracı
olarak eğitim ve sağlık harcamalarının yapılması ve eğitim sağlıkta devletin
yer alması, bu sektörleri yönlendirmesi, sosyal güvenlik sisteminin oluşturulması[3],
gelirin yeniden dağılımını içeren progresif vergi sistemini oluşturması, aynî
ve nakdî transfer programlarını yürüterek toplum refahını arttırmaya yönelik
aktiviteleri üstlenmesi yoluyla sağlanır[4].
Devletin kullandığı hem de transfer ettiği kaynakların parasal maliyetinin
direkt dağıtımı ise toplumun bireyleri arasında vergi yükünün dağıtımıdır. Vergi
yükünün bireyler arasında dağılımı, politik hareketler üzerinde devasa etkilere
sahip olduğundan politik ilginin konusudur. Vergilemenin düzey ve kapsamı,
devletlerin vergi politikası; gelir dağılımı adaleti ile ilgili problemlerin
ortaya çıkmasına yol açar.
Devletlerin ekonomide yer almasının diğer bir nedeni
olarak refah artışının sağlanması olarak yaşam standartlarının yükseltilmesi ve
yoksulluğun azaltılmasını mümkün kılan ekonomik büyüme görülmektedir. Ekonomik
büyüme; geniş anlamda doğal kaynaklar, emek, sermaye, teknoloji gibi tüm üretim
faktörlerinin, dar anlamda ise cari ücret düzeyinde çalışmak isteyen tüm emek
gücünün üretime sokulmasını ifade eder. Ekonominin tüm kaynaklarını üretime
sokamaması, bunun “Great Depression”/
Büyük Bunalım gibi büyük ölçekte gerçekleşebilmesi, piyasaların kendi başına
tam istihdamı sağlayamaması, bu büyük ölçekli piyasa başarısızlıklarının yaşanması
stabilizasyon/ istikrara ve ekonomik büyümeye dayalı makro ekonomik politikaların
uygulanması gerekliliğini, devletin ekonomiye müdahalesinin gerekliliğini
göstermektedir.
İşsizliği veya enflasyonu azaltarak stabilizasyonun ve gerekli uyarımlarla ekonomik büyümenin
sağlanması, toplum refahının
arttırılmasına yönelik faaliyetlerdir. Piyasa ekonomileri istikrarlı yapıda
olmadıklarından, toplam talepte umulmayan kaymaların neden olacağı enflasyonist
ve resesyonist gelişmelerin stabilize
edilmesinde mali ve parasal politikalar yoluyla devlet müdahaleleri gerekir. Ve
kabul edilebilir bir büyüme oranının başarılabilmesi için sermaye birikiminin
çok düşük veya çok yüksek olduğu durumlarda devletin büyüme oranını
etkileyecek; tasarruf-yatırım oranı, prodüktivite, emek gücü büyüme oranı gibi
parametreleri değiştirmesi gerekebilir[5].
Devlet ekonomide yer alarak; vergi ödeyicilerden çiftçiler gibi bazı kaynak alıcılara, sübvansiyon şeklinde parasal gelir
transferinde bulunur. Burada fiziki kaynaklara devlet tarafından kumanda edilmemekte,
devlet kaynakları yönlendirmekte,
devlet tarafından dağıtılan kaynakları alanlar kaynakları nasıl kullanacağına
karar vermektedir. Kaynakların devlet müdahaleleriyle sübvansiyonlar şeklinde
aktarılmasıyla, o sektörlerin devlet desteği görerek güçlenmesi, sektörde sağlanan
gelirin artması, sektörün ekonomik büyüme sağlanmasına katkıda bulunması,
ihracat rekabet edebilirliği kazanması amaçlanır. Devletin yine gelir transferi
yapması, hem gelir dağılımının daha adaletli olmasını sağlarken aynı zamanda
toplam talebin istikrar kazanmasını da mümkün kılar.
Devletler her zaman ve her yerde ekonomik büyüme ile
ilgilidirler. Bu yolla yaşam standartlarını yükseltir, yoksulluk/ fakirliği
ortadan kaldırırlar. Eğitim ve sağlık dışsallığa sahip, uzun dönemde ekonomik
büyüme üzerinde etkilere sahip olan sektörlerdir. Dışsallıkların konusu olması
devlet müdahalelerine haklılık kazandırır. İyi dizayn edilmiş finansal
piyasalar kapital/ sermaye akışkanlığı,
mobilizasyonunu arttırarak kaynak etkinliğini sağlama yoluyla eğitim
harcamalarının arttırılmasını sağlar ve insan sermayesi oluşumunu mümkün
kılarlar.
Yine devlet araştırma ve geliştirmeyi destekleyerek teknolojik
gelişmeyi, bu yolla ekonomik dönüşümü mümkün kılar. Teknolojik dışsallıklar
devlet müdahalelerini gerektirir. Üreticilerin belli bir faaliyet sonucu bütün
kazançları realize edememesi veya bütün maliyeti taşımaya zorlanamaması, yani
negatif ve pozitif dışsallıklar söz konusudur.
Teknolojik dışsallıkları su kaynaklarında da görmek
mümkündür. Örneğin, geniş barajların yenileyici, yaratıcı gücü, barajları
geliştiren özel sektörden daha fazla toplum için sosyal yarar sağlamaktadır.
Devlet müdahaleleri doğrultusunda baraj yapımı daha uygulanabilir hale gelir,
devlet özel üreticileri destekleyebilir veya tipik olarak barajı kendi inşa etmeyi
seçebilir[6].
Şehir yenilemelerinde teknolojik dışsallığın özelliklerinin birçoğunu görmek mümkündür.
Örneğin, bir firma köhne bir alandaki binasını yenilemek isterse, bütün bu alan
için bir iyileşme yaratacak, alanın değeri yükselecek, komşular için memnuniyet
yaratacaktır. Fakat firma yarattığı bu ek değerin tamamını
içselleştiremeyecektir. Bu nedenle devletler yenileme projelerinde özel
geliştiricilere, özel ve sosyal değerleri uyumlaştırıcı sübvansiyon sağlarlar[7].
Eğitim de toplumun eğitim seviyesinin, prodüktiviteyi
arttırmasından dolayı teknolojik dışsallık sunar. Teknolojik ekonomiksizlik
(diseconomies) veya yayılma (spill-over)
etkisi ekolojik alanda önemli hale gelmektedir. Kimyasal fabrikaların kirletici
etkisi doğal yaşamı tahrip etmekte, tarımsal üretim arttırılabilirken vahşi yaşam,
doğal yaşam tahrip olmaktadır. Yine hava meydanlarının yarattığı gürültü kirliliği,
otomobillerin yarattığı tıkanıklığın diğer seyahat edenler için yarattığı
maliyet ve egzoz kirliliği, teknolojinin yarattığı negatif dışsallıklara
örnektir. Özel üreticiler her bir olayda sadece özel maliyetlerle ilgiliyken
aktivitenin sosyal maliyeti özel maliyetini aşmaktadır.
Ekonomik büyümenin belirleyicileri[8];
doğal kaynaklar, emek, sermaye ve teknoloji, aslî belirleyicileri ise üç temel
faktör; insan sermayesi ve fizikî sermaye birikimi ve teknolojik gelişmedir.
·
1.öğretim ve eğitim faaliyetleriyle emeğin verimliliğinin arttırılması,
insan sermayesinin geliştirilmesi,
·
2.fiziki sermayenin arttırılması (endüstriyel politikalar yoluyla sabit
sermayenin arttırılması) ve
·
3.teknoloji politikaları yoluyla teknolojik değişmenin sağlanması, ulusal
inovasyon politikaları yoluyla ekonomide
yeniliklerin arttırılması,
ekonomik büyümenin
asli kaynaklarını teşkil etmektedir.
Piyasa başarısızlığının yayılgan olması devletin her
türlü başarısızlığı düzeltemediğini göstermektedir. Ve politik ekonomiyi
dikkate almasak bile, ne yapılabileceğini bilebilmek için nadiren ekonominin
yapısıyla ilgili yeterli istatistiksel bilgi mevcuttur. Devletin rolü ile
ilgili çalışmalar, niçin piyasanın başarısız olduğu ya da piyasa yokluğunun
nedenine ve devletin piyasa oluşturulmasında müteşebbis rol üstlenmesi gereğine
götürür.
Piyasaların yokluğu, örneğin, pek çok ülkede eğitim fırsatlarının yokluğu,
parasız yüksek eğitimin çok az olması, öğrenci ödünçleri piyasalarının
olmaması, devlet tarafından öğrenci ödünçleri programlarının tesisini
gerektirir. Ekonomistler böyle durumlarda daha uygun çözümler üretilmesi
eğilimindedirler ve uygun çözüm olarak sermaye piyasalarına girişlerin
iyileştirilmesinden yanadırlar. Uzun vadeli ödünç piyasalarının ve sosyal
güvenlik sisteminin oluşturulması sorunlara çözüm üretebilir. Diğer unutulmuş
piyasalar koordinasyon başarısızlığı problemi olarak tanımlanabilir. Niçin bu
piyasalar gelişmemiştir sorusu analizi bir adım geriye götürmekte, cevap bazen
yetersiz piyasa yenilikleri olarak karşımıza çıkmakta ve bu piyasaların
yaratılmasında devlet müteşebbis rol icra etmek zorunda kalmaktadır[9].
Piyasa bir kere oluşturulduğunda, kendi kendine fonksiyonlarını icra edebilmektedir.
Tam olmayan bilgilenme, güçlü
performansa sahip emek piyasası,
sermaye ve de ürün piyasalarında ahlaki tehlike ve zıt seçim problemine yol
açar. Bilgilenmenin tam sağlanamadığı birçok durum da, tam rekabet
piyasalarının sağlanması için direkt devlet müdahalelerine gereklilik yaratır.
Firmalar; üretim alanları ve ürünlerinde sağlıklı ve güvenli sonuçlar
yaratılmasında yetersiz uyarıma sahiptir. Örneğin tarımsal alanlarda kullanılan
böcek ilaçları verimliliği arttırırken tarım işçileri ve tüketicilerde kanser
vakalarının artışına neden olmaktadır. Sağlık ve güvenlik, çevre gibi yaşam
standartlarının ölçülemeyen yanı olarak büyük öneme sahiptir.
Modern yaşamın hızla gelişmesi beraberinde çok yanlı
problemleri de getirmekte, artan sayıda insan ve artan endüstriyel üretim hacmi
çevreyi artan oranda kötü
etkilemektedir. Daha fazla ve daha iyi seyahat etme, barınma, giyinme ve
eğlenme, tıbbi bakım, kullanılan diğer özel hizmet olanaklarıyla ölçülen yüksek
düzeyde materyal refaha ulaşma gayretleri, diğer bir deyişle gayrı safi milli
hasıla yükselişi sağlama gayretlerinden kaynaklanmaktadır. Fakat genel olarak
büyümenin, çevre üzerinde yarattığı tahribat dikkate alınmadığından refahın ölçülmesinde
hata yapılmaktadır[10].
Çevre
problemlerinin kökeninde yatan ortak özellik, çevre açısından piyasa
işlemlerinin başarısız olmasıdır. Katlanılan maliyet ve sağlanan kazanç, piyasa
işlemlerinin sonucudur, firmalar üstlendikleri üretimi yaparken; üretim için
gerekli girdi ve üretim nedeniyle ortaya çıkan herhangi bir zarardan kaynaklanan
bütün maliyetler için, hane halkı da yiyecek, barınma, eğlenme şeklinde kullandıkları
yararlar için ödemede bulunmaktadır. Toplum mevcut bütün kaynakları kullanıma
aldığında ortaya çıkan bütün maliyet ve yarar piyasa işlemlerinde yansıtılmadığında,
bu problem dışsallık olarak piyasa başarısızlığını ifade etmektedir. Birey veya
firmalar, faaliyetleri sonucunda diğer ekonomik birimlerin refah düzeyleri üzerinde
onların seçimi olmayan bazı etkilere sahip olabilirler. Bu etkiler negatif veya
pozitif olarak; firma için kar düzeyinin, birey için yaşam kalitesi ve
refahlarının değişmesi şeklinde sonuçlanır. Faaliyetler çevre kalitesinin azaltılması
şeklinde bir maliyet yüklediğinde de bu, dışsallık maliyetine tekabül eder.
Buna mukabil bazı faaliyetler de ödemesi yapılmayan yarara neden olur[11].
Ekonomik birimler, ekonomik faaliyetlerden etkilenme
düzeylerini seçme imkanına sahip değillerdir. Hava ve su kirliliği bir negatif
dışsallıktır[12].
Piyasa için firma tarafından yapılan üretim dışsallık maliyetine yol açtığı
zaman, firma faaliyetinin tüm maliyetini taşımaya zorlandığında, bu, sebep
olduğu dışsallık maliyetini de içerecek ve bu marjinal eğrisini yükseltecek,
firma için her bir üretim birimi daha pahalıya gelecektir[13].
Dışsallık maliyetinin fiyatlara yansıtılması, dünya kaynakları nadir olduğu,
nüfus ve endüstrileşme artmaya devam ettiğinden, nadir kaynakların israf
edilmeden kullanılmasına yol açar, çevre konularında piyasaların başarısız olması
devletin müdahalesine gereklilik kazandırır.
Çoklu piyasa başarısızlığı alanı[14];
gelir dağılımının bozulmasına yol açan bazı başarısızlıklar için devletin çok
aktif hale geçmesini gerektirmektedir. Bunların
bazıları; makroekonomik- teknolojik değişme/ gelişmeler, finansal piyasalar
ilgili konulardır. Eğitim, uzun dönemli ekonomik büyüme üzerinde güçlü etkilere
sahiptir. İyi dizayn edilmiş finansal piyasaları oluşturmak; sermayenin
dağılımını sağlamakta, akışkanlığını ve etkinliğini arttırmakta, eğitim için
dağıtılan ve arttırılan harcamalar insan sermayesi birikimini sağlamakta, yani
nitelikli, verimliliği artmış emek gücü sağlanmaktadır. Devlet endüstriyel
dönüşümü yöneterek sabit sermaye birikimini arttırabilir, değişen uluslararası
ticaretin içeriğine uyum sağlanmasını mümkün kılar. Eğitim üzerine harcamaları
arttırarak insan sermayesi oluşumunu ve
de araştırmaya devlet desteğini vererek ulusal inovasyon sistemleri yoluyla teknolojik
gelişmeyi sağlayabilir.
Teknolojik Gelişme: Kalkınmanın temellerinde gelişmiş teknolojiyi içeren
ekonominin transformasyonu, dönüşümü yatar. Gelişmiş modern kapitalist
ekonomilerin tanımlanmasında güçlü bir şekilde teknolojik değişim vurgulanır.
Önemli dışsallıklar yaratan araştırmanın, özellikle kamusal mallar için piyasanın
yatırım seviyesinin düşük olduğuna inanılır. Lazer ve transistörün
geliştiricileri, semeresini aldıkları icatlarının sonucu olarak sağlanan toplam
yararın küçük bir kısmını topluma aktarmışlardır. Devletin kazanç elde eden
olarak özel sektör gibi piyasada yer almaması tartışması olmasına rağmen,
devletin teknolojiyi destekleyip desteklememe tartışması yanlış bir konu olarak
gelişmiştir. Bazı alanlarda devlet desteği olmaksızın yatırımların çok düşük
olması söz konusu olacaktır.
Finansal Piyasalar: bütün dünyada
finansal kurumlar büyük kırılganlıktadır. Başarısızlıkları sadece ekonomik
aksaklıklara değil, etkiledikleri bireylerin yaşamlarında ıstıraba, sefalete
neden olmaktadır. Finansal kurumlarda güven eksikliği sonucu ekonomide bu
sektörün fonksiyonu ve nadir sermaye kaynaklarının dağılımı kötüleşecektir.
Finansal kurumların güvenirliğinin güçlendirilmesi için yapılan düzenlemeler bu
yaşamsal sektörün etkinliğini arttıracaktır, bu gün devletlerin büyük çoğunluğu
bu sorumluluğu üstlenmektedir.
Bütün bu
nedenlerle, gereken devlet aktivite/ faaliyetlerinin icra edilebilmesi için
önemli büyüklüklerde devlet gelirlerine gereksinim vardır. Devlet aktivite/
faaliyetlerinde temel olan vergi ve harcama politikaları; 1. devlet aktiviteleri
niçin gereklidir?, 2.devlet aktivitelerinin
uygun eğilim ve düzeyini ne belirler?,
3.bu aktiviteler nasıl finanse edilecek?, 4.bu aktivitelerin sonuçları ne
olacaktır? sorularının da cevaplanmasını
gerektirir.
[1] Due John F.
and Ann F. Friedlaender, Government
Finance- Economics of the public finance, seventh edition, Richard D. Irwin Inc., 1981 p.5
[2] Joseph E Stiglitz., “The Role of Government in the Contemporary World”-Income Distribution and High Quality Growth, edit.by Vito Tanzi and Ke-young Chu, The MIT Press, 1998, p.25
[3] Stiglitz Joseph E., The Role of Government in
the Contemporary World, p.30
[4] Bernard P.Herber, Modern Public Finance,
Richard D. Irwin,Inc., 196, p.77
[5] Bernard P. Herber, p.79
[6] Due John F.
and Ann F. Friedlaender, p.69
[7] Due John F.
and Ann F. Friedlaender, p.69
[8] Stiglitz
Joseph E., “The Role of Government in the Contemporary World, p.30
[9] Joseph E. Stiglitz,
“The Role of Government in the Contemporary World, p.28
[10] Asaf Murat
Altuğ, Çevre Kalitesi ve Çevre Muhasebesi, Marmara Üniversitesi -İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi,
cilt xxıv,sayı 1, 2008, s.263
[11] Ian Hodge, Environmental Economics-Individual
Incentives and Public Choices, Macmillan Press Ltd, 1995, p.29
[12] Walter A. Rosenbaum,
Environmental Politics and Policy,
second edition, Congressional Quarlety Inc., 1991, p.36
[13] Ian Hodge, p.35
[14] Joseph E
Stiglitz.,“The Role of Government in the Contemporary World, p.29