24 Eylül 2020 Perşembe

Merkez Bankası Kurlara Nasıl Müdahale Eder..

  

Merkez Bankası kurlara 2 yolla müdahale edebilir.          

1.       döviz alım-satımı yoluyla..  Döviz aldığında döviz fiyatları yükselir, döviz sattığında döviz   bollaştığı için fiyatı düşer..

2.       TL'yi değerli hale getirerek, yani yüksek getiri (faiz) vermesini sağlayarak... Talebin ulusal paraya dönmesini sağlar, döviz talebi azalır, döviz/ Dolar fiyatları düşer..

Faizleri baskılayıp düşük tuttuğunda, ulusal paranın getirisi düştüğünden vatandaş dövize/ dolara yönelir,  talep yükseldiğinden döviz/ dolar fiyatı yükselir.. Şimdiye kadar dolar satarak doların yükselmesini engellemeye çalıştı .. Dolar alım-satımı yoluyla dolara müdahalesini Dolar satarak yaptı..

Dolar satarak dolar fiyatını düşük tutabilmesi için Merkez Bankası'nın ciddi rezervleri olması gerekir..

Faizler düşük olduğu sürece sıcak para/ kısa vadeli sermaye de gelmez..

Biliyoruz ki Türkiye hem Ödemeler Dengesi açık veren bir ülke,  hem de borçlu ülke.. ayrıca ekonomik büyümesi ithal girdiye dayalı bir ülke.. yani DÖVİZ FAKİRİ.. dolar satarak dolar fiyatlarını belli bir noktada tutamayacak, döviz rezervi yetersizliğinden dolar satamadığı için de dolara talebi  azaltmak için faizleri  arttırması gerekir.., yavaş yavaş faiz arttırımına gitmesi gerekecek.. yoksa Dolar Fiyatları yükselir, yeteri kadar faiz arttırımına gitmesi gerekir.. ya da her iki aracı kısmen kullanarak doları bir noktada tutabilir...

Faizlerin düşük olması, ekonomide para bolluğu yaratarak sağlanır. Çok olan şeyin fiyatı düşer. Faiz de paranın fiyatıdır.

Diğer yandan ekonomideki para miktarının  üretilen mal ve hizmetlerin alınıp satılması için gerekli para miktarının üstüne çıkması, mal-hizmet fiyatlarının artması anlamına gelir, yani enflasyon..

SONUÇ OLARAK ENFLASYON da belli bir noktaya kadar yükselir.. Faizi yeteri kadar yükseltmezse bu ekonomide fazla para bulunuyor anlamına gelir, enflasyon bu fazla “likidite”/ paraya göre belirlenir, yani oluşur... Diğer yandan yeterli faiz arttırımı yapmaz, ulusal paraya olan talebi arttıramazsa  dövize talep devam edecek, döviz/ Dolar Fiyatları  yükselecektir, bu da ithal girdi fiyatlarını arttıracaktır, yani ithal girdiye dayalı üretim malları fiyatları artar (maliyet enflasyonu).

     

17 Eylül 2020 Perşembe

“Capital Flight”/ SERMAYE KAÇIŞI, Hesaplanması, Nedenleri

 

“ Capital Flight”/ SERMAYE KAÇIŞI,  Nedenleri, Hesaplanması

Sermaye kaçışı, ülke vatandaşlarının ulusal zenginliklerini, yurt dışında tutma amaçlı olarak  dövize çevirdiklerinde  oluşur. Sabit döviz kuru uygulaması olan ve sermaye piyasaları dışa açık olan ekonomilerde  bu, yasal olarak, sermaye kontrollerinin olduğu ekonomilerde ise; düşük faturalı ihracat, aşırı faturalandırılmış ithalat gibi yasal olmayan yollarla gerçekleştirilir.

Mali açıklar ve sermaye kaçışları arasında direkt bir ilişki mevcuttur.

Sabit döviz kuru uygulayan (döviz kurunu belli bir düzeyde tutma çabasında olan)  ekonomilerde hükümetler, mali açıkları/ bütçe açıklarını merkez bankalarından borçlanarak finanse etmeye teşebbüs ettiklerinde, ulusal ülke vatandaşlarının ellerine aşırı likidite geçer ve bu aşırı likiditeyi resmi kurdan dövize çevirmekte, döviz alımında kullanırlar. Yani daha az ulusal parayla döviz alırlar, merkez bankası döviz rezervleri azalır.

Şiddetlenmiş SERMAYE KAÇIŞLARI büyük oranda POLİTİK ve EKONOMİK nedenlerden kaynaklanan DEVALÜASYON BEKLENTİSİ nedeniyle ülke halkının büyük miktarlarda paralarını gelişmiş ekonomilerde tutmaları olarak gerçekleşir      (Jeffrey D. Sachs & Felipe Larrain B., Macroeconomics In The Global Economy, Harvester Wheatsheaf, 1993, pp.703, 704  VE Michael P.Todaro, Economic Development In The Third World, fourth edition, Longman,1989, p.413) .

BÜYÜK MALİ AÇIKLARın etkisi ve AŞIRI DEĞERLİ TUTULAN DÖVİZ KURU nedeniyle Latin Amerika’da 1976-1985 döneminde yoğun sermaye kaçışı olmuştur (Miltiades Chacholiades, International Economics, McGraw-Hill International Editions, 1990, p.398).

1982’de çok yüksek devalüasyonlar öncesi Arjantin ve Meksika’da aşırı döviz kuru değerlenmesi olmuştur. Brezilya ise realistic/ uygun kuru devam ettirmiş,  1983’te de  1983-85 periyodunda ihracat gelirlerini arttıran çok ciddi devalüasyona gitmiştir (Pedro-Pablo Kuczynski, p.45).

Sonuç olarak gelişen ekonomilerin halklarının diğer ülkelerde tuttukları tasarrufları, ülkelerine, kamu kesimine verilen borçlar olarak geri dönerler. (Pedro-Pablo Kuczynski, Latin American Debt, The Johns Hopkins University Press, 1988, pp.27, 45)

Sermaye Kaçışı’nın ne kadar olduğunun bilinmesi; insanların bu konuda kayıt tutmaması, işlerini çok gizli sürdürmeleri nedeniyle net olarak hesaplanamamaktadır.

“Sermaye Kaçışı Hesaplaması”nın en popüler yollarından biri, “ödemeler dengesinin açıklanamayan  kısmı”/ NET HATA NOKSAN ile açıklamaktır. Belli bir yılda ülke için dış fon kaynağı dış borç düzeyini yükselten yabancı krediler ve direkt dış yatırımlardır. Bu fonların kullanımı; cari hesap açıklarının finansmanı ve resmi rezervlerin arttırılması olarak görülür.  Bu nedenle ödemeler dengesinin açıklanamayan kısmı/ net hata ve noksan, sermaye kaçışı olarak alınır (Jeffrey D. Sachs & Felipe Larrain B., 704) .

Sermaye Kaçışı=  KF,

Belli bir yılda dış borç düzeyinde artış (D D),   dış krediler ve yabancı direkt yatırımlardır.                                                    Dış borçlardaki artış =  D D,    Yabancı Direkt Yatırımlar = FDI olarak ifade edilir.

Bu fonlar,  CAD/ “cari hesap açıkları”nın finansmanında ve DR / “Resmi Rezerv birikimi”nde kullanılır.       

Sermaye Kaçışı/  F = (D D + FDI ) – ( CAD + DR )   şeklinde hesaplanır.          (Jeffrey D. Sachs & Felipe Larrain B., 704)

 

                            LATİN AMERİKA ÜLKELERİNDE SERMAYE KAÇIŞI           MİLYAR  ABD $

Ülke

1976-82

1983-85

TOPLAM          1976-1985

Dış Borçların % ‘si olarak sermaye Kaçışı

Arjantin

27

-1

26

  62,7 %

Brezilya

 3

7

10

  12.0

Şili

 0

1

  1

    6.4

Meksika

36

17

53

  64.8

Peru

 -1

1

  0

   0.0

Venezüella

25

6

31

101.3

Kaynak: Jeffrey D. Sachs & Felipe Larrain B., p.705