ZORUNLU KARŞILIK ORANLARI
20 Haziran
2020 tarihli TCMB Basın Duyurusu ile TCMB/ Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
zorunlu karşılık oranlarında değişiklik
yapıldığını duyurmuştur.
Zorunlu Karşılıklar nedir?
Rezerv
gereksinimi ya da “zorunlu karşılıklar”; mevduatların bir yüzdesi olan rezerv
gereksinim/ zorunlu karşılık oranı doğrultusunda mevduatların üzerinden
tahakkuk ettirilerek merkez bankasına yatırılan fonları; zorunlu karşılıkları
(mevduat munzam karşılıkları) ifade eder.
Merkez
bankaları para politikaları doğrultusunda rezerv gereksinim oranları ya da
zorunlu karşılıkları, para politikalarının yürütüldüğü çizgi doğrultusunda; genişleyici para politikalarında düşük,
daraltıcı para politikalarında yüksek oranlarda belirler.
Rezerv
gereksinimi/ zorunlu karşılıkların temel mantığını; “çekilen fonlar için
güvence sağlamak” oluşturmakla birlikte bu mantık zaman içinde değişme
göstermiş, zorunlu karşılıklar para
stokunun belirlenmesinde kullanılan araçlardan biri olmuştur.
Bugün
zorunlu karşılıklar, tahmin edilebilir ve istikrarlı fon/ rezerv talebinin
belirlenmesinde açık piyasa işlemlerine ve merkez bankasının kısa vadeli faiz
oranları üzerinde kontrolünü arttırmasına yardım eder.
TCMB’nin
uyguladığı Zorunlu karşılık (rezerv gereksinim) oranları:
Aşırı Rezervler nedir?
Aşırı
rezervler; bankaların işlem hacimleri
doğrultusunda kasalarında bulundurdukları, cari faiz oranlarının negatif
fonksiyonu olarak bankaların tecrübeleri doğrultusunda tuttukları fonlar/ rezervlerdir.
Günlük işlemler için kasada tutulan parayı ifade eder.
Bankaların
aşırı rezerv tutma uygulamaları; öngörülemeyen mevduat çekilmeleriyle
ilgilidir. Elde tutulan aşırı rezervlerin alternatif maliyeti, eğer karlılığa
sahip varlıklar ise “kazanılabilinecek faiz gelirleri”nin kaybıdır. Faiz oranlarında yükselme ile
negatif etkileşim içindedirler. Yani faiz oranları yükseldikçe kasada daha az para
(aşırı rezerv) tutar, faiz geliri elde
etmeyi tercih edebilirler. Ani para çekilmelerinde kasalarındaki para yetersiz
kalırsa borçlanma durumunda kalırlar. Bu nedenle dengeyi iyi kurmaları gerekir.
Toplam Rezervler
Toplam
Rezervler = Rezervler + Aşırı Rezervler’den meydana gelir. Toplam Rezervler, ekonomiye çıkan nakdin kredi
olarak verilmeyen, para çarpanıyla genişlemeyen, dolayısıyla yaratılan kaydi
para yaratmayan kısmını teşkil eder.
Kaydi para
yaratılmasını sınırlayan tek faktör rezervler değildir. Disponibilite de toplam
para arzını sınırlayan bir faktördür.
Merkez Bankası ile bankalar arasında bulunan
ve merkez bankası bilançosunu geniş paraya bağlayan ilişki, yani merkez bankasının
geniş parayı etkileme gücü; munzam karşılık ve disponibilite•’den doğmaktadır.
Zorunlu karşılık oranları ve disponibilite oranı doğrultusunda bankacılık
kesimi fonlarının bir kısmı kaydi para yaratma tabanından çekilmektedir. Para
arzının yaratılmasını kontrol etme araçlarının bir kısmını teşkil eder, bu
nedenle merkez bankaları yapmış oldukları düzenlemelere/ regülasyonlara
bankaların uyup uymadıklarını yakından takip ederler.
(• “Umumi
Disponibilite Hakkında Tebliğ” ile 16/11/2005 tarihinde yürürlükten
kaldırılmış, uzun zamandır işlevini yitirmiş olan disponibilite uygulamasına
son verilmiştir. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 46 ncı maddesinde
bankaların; Merkez Bankası’nın uygun görüşü alınmak suretiyle Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nca belirlenecek usul ve esaslara göre asgari likidite düzeyini hesaplamak,
tutturmak, idame ettirmek ve raporlamak zorunda oldukları hüküm altına alınmış,
bu çerçevede BDDK’ca, TCMB’nin uygun görüşü alınarak kapsamlı bir likidite düzenlemesi yürürlüğe konulmuştur.)
Bu düzenleme bankaların kaydi para
yaratmasını sınırlayan bir faktördür.
(Zorunlu
karşılıklara ilişkin esas ve şartları da 1211 sayılı TCMB Kanunu’nun 40.
maddesinin II. Fıkrasıyla, Türkiye’de faaliyet gösteren bankalar ve özel finans
kurumlarının yükümlülükleri ve bu yükümlülükleri için TCMB nezdinde bulunduracakları
zorunlu karşılıkları düzenlemektedir.)
Merkez Bankası
Merkez
Bankaları devletin adına para politikalarını yürüten otoritelerdir. Merkez
bankalarının bilançolarının para politikaları sonucu değişmesinin mali sistemle
etkileşimi, ekonomik sistem üzerinde önemli etkilere sahiptir. Özel birimler
olarak işçi ve firmalar, kaydi para yaratabilme olanağına sahip finansal aracı
kurum bankalar, para otoritesi olan merkez bankası etkin olarak oynanan “monetary policy game”/ para politikası oyununun oyuncularıdır ve her
birinin kendi stratejilerinden kaynaklanan ekonomik davranışlarının etkileşimi makro ekonomik
dengeyi oluşturur.
Para
politikasının yürütülmesinde; nakit-mevduat rasyosunun hane halkı ve iş
sektörünün kontrolünde olması (yani ne kadar harcama yapıp ne kadar mevduat
yapacakları kararı), kaydi para yaratma gücü ve aşırı rezerv kullanımının
bankacılık sektörü uygulamalarına dayanması merkez bankalarının para üzerinde
kontrolünü zayıflatmaktadır.
Sonuç olarak;
TCMB’nin zorunlu karşılık politikası ile ilgili aldığı
karar; kredi hacminin genişletilmesini sağlayacağını, genişleyici para
politikası uygulayacağına işaret etmektedir. Para arzının genişlemesi de faiz
oranlarının düşmesi sonucunu verir. Düşük faiz oranlarında ve genişleyen kredi
hacmi doğrultusunda kredilerin kimler tarafından kullanıldığı yani hangi
sektörlere gittiği önem arz etmektedir.
Krediler eğer
verimli üretim alanlarına/ yatırımlara giderse ekonominin büyümesine katkı
sağlar.
Milli Gelir;
tüketim + yatırım + devlet harcamaları + net ihracat (İhracat-ithalat)
kalemlerinden oluşur. Bütün harcama kalemleri milli geliri büyültür, ama üretim
kapasitesini arttıran yatırımlar, daha sonraki yıllarda daha fazla üretim
yapılmasını mümkün kılar. Eğer fabrika kurar üretim yaparsanız, mal ve hizmet
üretimini arttırırsınız.
Genişleyici
para politikaları, yani para arzının arttırılması eğer aynı oranda üretim
artışı sağlanamaz ise enflasyon ile sonuçlanır.
Enflasyon
tabii ki sadece para arzı artışlarından kaynaklanmaz, ama genel olarak parasal
bir olaydır. İthal edilen enflasyon; ithal girdi fiyatlarındaki artışlar veya
bazı girdilerin yeterli miktarda bulunmamasından kaynaklanan darboğaz
enflasyonu, ya da işçilik ücretlerinin işçi verimliliğinden yüksek olması da
enflasyonla sonuçlanır. Ama genel olarak enflasyon, reel üretimin
alınıp-satılmasına imkan verecek para arzının üstünde bir para arzının
ekonomiye zerk edilmesinden kaynaklanır.
Zaten
enflasyon ile mücadele de kısa dönemde talep etme gücünün daraltılması, uzun
dönemde ise üretimin arttırılması yoluyla yapılır.