23 Haziran 2020 Salı

Zorunlu Karşılık Oranları


      ZORUNLU KARŞILIK ORANLARI
20 Haziran 2020 tarihli TCMB Basın Duyurusu ile TCMB/ Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası zorunlu karşılık  oranlarında değişiklik yapıldığını duyurmuştur.
Zorunlu Karşılıklar nedir?
Rezerv gereksinimi ya da “zorunlu karşılıklar”; mevduatların bir yüzdesi olan rezerv gereksinim/ zorunlu karşılık oranı doğrultusunda mevduatların üzerinden tahakkuk ettirilerek merkez bankasına yatırılan fonları; zorunlu karşılıkları (mevduat munzam karşılıkları) ifade eder.
Merkez bankaları para politikaları doğrultusunda rezerv gereksinim oranları ya da zorunlu karşılıkları, para politikalarının yürütüldüğü çizgi doğrultusunda; genişleyici para politikalarında düşük, daraltıcı para politikalarında yüksek oranlarda belirler.
Rezerv gereksinimi/ zorunlu karşılıkların temel mantığını; “çekilen fonlar için güvence sağlamak” oluşturmakla birlikte bu mantık zaman içinde değişme göstermiş, zorunlu karşılıklar para stokunun belirlenmesinde kullanılan araçlardan biri olmuştur.
Bugün zorunlu karşılıklar, tahmin edilebilir ve istikrarlı fon/ rezerv talebinin belirlenmesinde açık piyasa işlemlerine ve merkez bankasının kısa vadeli faiz oranları üzerinde kontrolünü arttırmasına yardım eder.
TCMB’nin uyguladığı Zorunlu karşılık (rezerv gereksinim) oranları:
Aşırı Rezervler nedir?
Aşırı rezervler; bankaların işlem hacimleri doğrultusunda kasalarında bulundurdukları, cari faiz oranlarının negatif fonksiyonu olarak bankaların tecrübeleri doğrultusunda tuttukları fonlar/ rezervlerdir. Günlük işlemler için kasada tutulan parayı ifade eder.
Bankaların aşırı rezerv tutma uygulamaları; öngörülemeyen mevduat çekilmeleriyle ilgilidir. Elde tutulan aşırı rezervlerin alternatif maliyeti, eğer karlılığa sahip varlıklar ise “kazanılabilinecek faiz gelirleri”nin  kaybıdır. Faiz oranlarında yükselme ile negatif etkileşim içindedirler. Yani faiz oranları yükseldikçe kasada daha az para     (aşırı rezerv) tutar, faiz geliri elde etmeyi tercih edebilirler. Ani para çekilmelerinde kasalarındaki para yetersiz kalırsa borçlanma durumunda kalırlar. Bu nedenle dengeyi iyi kurmaları gerekir.
Toplam Rezervler
Toplam Rezervler = Rezervler + Aşırı Rezervler’den meydana gelir.  Toplam Rezervler, ekonomiye çıkan nakdin kredi olarak verilmeyen, para çarpanıyla genişlemeyen, dolayısıyla yaratılan kaydi para yaratmayan kısmını teşkil eder.
Kaydi para yaratılmasını sınırlayan tek faktör rezervler değildir. Disponibilite de toplam para arzını sınırlayan bir faktördür.
 Merkez Bankası ile bankalar arasında bulunan ve merkez bankası bilançosunu geniş paraya bağlayan ilişki, yani merkez bankasının geniş parayı etkileme gücü; munzam karşılık ve disponibilite•’den doğmaktadır. Zorunlu karşılık oranları ve disponibilite oranı doğrultusunda bankacılık kesimi fonlarının bir kısmı kaydi para yaratma tabanından çekilmektedir. Para arzının yaratılmasını kontrol etme araçlarının bir kısmını teşkil eder, bu nedenle merkez bankaları yapmış oldukları düzenlemelere/ regülasyonlara bankaların uyup uymadıklarını yakından takip ederler.
(• “Umumi Disponibilite Hakkında Tebliğ” ile 16/11/2005 tarihinde yürürlükten kaldırılmış, uzun zamandır işlevini yitirmiş olan disponibilite uygulamasına son verilmiştir. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 46 ncı maddesinde bankaların; Merkez Bankası’nın uygun görüşü alınmak suretiyle Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nca belirlenecek usul ve esaslara göre asgari likidite düzeyini hesaplamak, tutturmak, idame ettirmek ve raporlamak zorunda oldukları hüküm altına alınmış, bu çerçevede BDDK’ca, TCMB’nin uygun görüşü alınarak kapsamlı bir likidite düzenlemesi yürürlüğe konulmuştur.) Bu düzenleme  bankaların kaydi para yaratmasını sınırlayan bir faktördür.

(Zorunlu karşılıklara ilişkin esas ve şartları da 1211 sayılı TCMB Kanunu’nun 40. maddesinin II. Fıkrasıyla, Türkiye’de faaliyet gösteren bankalar ve özel finans kurumlarının yükümlülükleri ve bu yükümlülükleri için TCMB nezdinde bulunduracakları zorunlu karşılıkları düzenlemektedir.)
Merkez Bankası
Merkez Bankaları devletin adına para politikalarını yürüten otoritelerdir. Merkez bankalarının bilançolarının para politikaları sonucu değişmesinin mali sistemle etkileşimi, ekonomik sistem üzerinde önemli etkilere sahiptir. Özel birimler olarak işçi ve firmalar, kaydi para yaratabilme olanağına sahip finansal aracı kurum bankalar, para otoritesi olan merkez bankası etkin olarak oynanan “monetary policy game”/  para politikası oyununun oyuncularıdır ve her birinin kendi stratejilerinden kaynaklanan ekonomik  davranışlarının etkileşimi makro ekonomik dengeyi oluşturur.
Para politikasının yürütülmesinde; nakit-mevduat rasyosunun hane halkı ve iş sektörünün kontrolünde olması (yani ne kadar harcama yapıp ne kadar mevduat yapacakları kararı), kaydi para yaratma gücü ve aşırı rezerv kullanımının bankacılık sektörü uygulamalarına dayanması merkez bankalarının para üzerinde kontrolünü zayıflatmaktadır.
Sonuç olarak;
TCMB’nin  zorunlu karşılık politikası ile ilgili aldığı karar; kredi hacminin genişletilmesini sağlayacağını, genişleyici para politikası uygulayacağına işaret etmektedir. Para arzının genişlemesi de faiz oranlarının düşmesi sonucunu verir. Düşük faiz oranlarında ve genişleyen kredi hacmi doğrultusunda kredilerin kimler tarafından kullanıldığı yani hangi sektörlere gittiği önem arz etmektedir.
Krediler eğer verimli üretim alanlarına/ yatırımlara giderse ekonominin büyümesine katkı sağlar.
Milli Gelir; tüketim + yatırım + devlet harcamaları + net ihracat (İhracat-ithalat) kalemlerinden oluşur. Bütün harcama kalemleri milli geliri büyültür, ama üretim kapasitesini arttıran yatırımlar, daha sonraki yıllarda daha fazla üretim yapılmasını mümkün kılar. Eğer fabrika kurar üretim yaparsanız, mal ve hizmet üretimini arttırırsınız.
Genişleyici para politikaları, yani para arzının arttırılması eğer aynı oranda üretim artışı sağlanamaz ise enflasyon ile sonuçlanır.
Enflasyon tabii ki sadece para arzı artışlarından kaynaklanmaz, ama genel olarak parasal bir olaydır. İthal edilen enflasyon; ithal girdi fiyatlarındaki artışlar veya bazı girdilerin yeterli miktarda bulunmamasından kaynaklanan darboğaz enflasyonu, ya da işçilik ücretlerinin işçi verimliliğinden yüksek olması da enflasyonla sonuçlanır. Ama genel olarak enflasyon, reel üretimin alınıp-satılmasına imkan verecek para arzının üstünde bir para arzının ekonomiye zerk edilmesinden kaynaklanır.
Zaten enflasyon ile mücadele de kısa dönemde talep etme gücünün daraltılması, uzun dönemde ise üretimin arttırılması yoluyla yapılır.